Traveling by boat takes longer than going by car.
- Gemi ile gitmek arabayla gitmekten daha uzun sürüyor.
It's more interesting to travel alone than to go on a group tour.
- Yalnız seyahat etmek bir grupla gitmekten daha ilginçtir.
I just have to get out of here.
- Sadece buradan gitmek zorundayım.
I want to get out of this town.
- Bu şehirden gitmek istiyorum.
I really wanted to go to Tom's concert, but it was sold out.
- Ben gerçekten Tom'un konserine gitmek istiyordum ama onun hepsi satılmıştı.
When we are told not to come, we become all the more eager to go.
- Gelmememiz söylendiği zaman, gitmek için daha da istekli oluruz.
Why don't we see if Tom wants to go with us?
- Niçin Tom'un bizimle gitmek isteyip istemediğini öğren miyoruz?
I am ready to go with you.
- Ben sizinle birlikte gitmek için hazırım.
Tom made no move to go.
- Tom gitmek için hiç bir şey yapmadı.
Do you want to go run around the track with me?
- Benimle pist civarında koşmaya gitmek ister misin?
I imagine that Tom will eventually run out of money and have to go back home.
- Sanırım sonunda Tom parasız kalacak ve eve geri gitmek zorunda kalacak.
They are leaving Cairo today heading for Tel Aviv.
- Tel Aviv'e gitmek için bugün Kahire'den ayrılıyorlar.
I've got to head back to work.
- İşe geri gitmek zorundayım.
How many hours does it take to go to Okinawa by plane?
- Okinawa'ya uçakla gitmek kaç saat sürer?
How long does it take to get from here to the station?
- Buradan istasyona gitmek ne kadar alır?
Do you want to go together?
- Birlikte gitmek istiyor musun?
I want to go together with Emily.
- Emily ile beraber gitmek istiyorum.
I am ready to go with you.
- Ben sizinle birlikte gitmek için hazırım.
If you want to go with them, you must hurry.
- Onlarla birlikte gitmek istersen acele etmelisin?
Tom really misses America and he wants to go back.
- Tom Amerika'yı gerçekten özlüyor ve geri gitmek istiyor.
I know you have to go back to Boston.
- Boston'a geri gitmek zorunda olduğunu biliyorum.
Before going to work in Paris, I have to brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
Before going to work in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
Mr White has gone to Canada.
- Bay White Kanada'ya gitti.
Mr. White has gone to Canada.
- Bay White Kanada'ya gitti.
Who's your favorite heavy metal guitarist?
- Favori heavy metal gitaristin kim?
I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
- Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
To go faster you'd better go alone, to go further you'd better go with someone.
- Daha hızlı gitmek için yalnız gitsen iyi olur, daha ileri gitmek için biriyle gitsen iyi olur.
I just can't get along with him.
- Onunla anlaşamadım gitti.
Do you know where your father went?
- Babanın nereye gittiğini biliyor musun?
Lastly, she went to America.
- Son olarak o Amerika'ya gitti.
Before going to study in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
Before going to work in Paris I must freshen up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
Before going to study in Paris, I have to brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
Before going to work in Paris I must freshen up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
I want to go to London.
- Londra'ya gitmek isterim.
I wish to go to Hawaii.
- Hawaii'ye gitmeyi diliyorum.