Tom said he won't go ashore.
- Tom kıyıya gitmeyeceğini söyledi.
The swimmer, Cindy Nicholas, barely made it ashore at Dover at the end of the exhausting swim, but a spokesman from the Channel Swimming Association announced that she was in very good shape.
- Yüzücü, Cindy Nicholas, yorucu bir yüzmenin sonunda zorlukla Daver'de kıyıya vardı fakat Kanal Yüzme Derneğinden bir sözcü onun çok iyi bir durumda olduğunu duyurdu.
The island is about two miles off the coast.
- Ada kıyıdan yaklaşık iki mil uzaklıktadır.
On a good day, you can see the coast of Estonia from Helsinki.
- İyi bir günde, Helsinki'den Estonya kıyısını görebilirsin.
I saw a fishing boat about a mile off the shore.
- Ben, kıyıdan yaklaşık bir mil ötede bir balıkçı teknesi gördüm.
Another ten minutes' walk brought us to the shore.
- On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.
The city lies on the border of the coastal area and the neighboring highland.
- Kent, kıyı bölgesi ve komşu dağlar arasındaki sınırda yer alıyor.
The seashore looks particularly romantic in the moonlight.
- Deniz kıyısı özellikle ay ışığında romantik görünüyor.
Many locations, despite being situated near coastlines, have fairly extreme climates.
- Birçok yer, kıyı şeridine yakın olmalarına rağmen oldukça ekstrem iklimlere sahiptir.
The long coastline of the city contains sand and gravel.
- Kentin uzun kıyı şeridi kum ve çakıl içerir.
I live near the sea so I often go to the beach.
- Deniz kıyısında yaşadığım için sık sık plaja giderim.
I'd like to live near a beach.
- Bir kıyıya yakın yaşamak isterim.
There's a lot of trash on the far bank of the river.
- Nehrin uzak kıyısında bir sürü çöp var.
We walked on the banks of the Thames.
- Thames'in kıyısında yürüdük.
Tom said he isn't going ashore.
- Tom kıyıya gitmediğini söyledi.
Tom said he won't go ashore.
- Tom kıyıya gitmeyeceğini söyledi.