I had never seen a panda until I went to China.
- Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.
She had lived in Hiroshima until she was ten.
- On yaşına gelene kadar Hiroshima'da yaşadı.
He worked from morning till night.
- O, sabahtan akşama kadar çalıştı.
You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
He teaches mathematics as well as English.
- O, İngilizce öğrettiği kadar matematik de öğretiyor.
The rich have trouble as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
Your car is three times as big as this one.
- Senin araban bunun üç katı kadar büyük.
Belgium is not as big as France.
- Belçika Fransa kadar büyük değildir.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
The news surprised him as much as it did me.
- Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
Try to do so as far as the station.
- İstasyona kadar öyle yapmaya çalış.
Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.
- Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
Nobody will pay that much for something like that.
- Hiç kimse öyle bir şey için o kadar çok ödemeyecek.
Tom would never ever do something like that.
- Tom şimdiye kadar böyle bir şeyi asla yapmadı.
You will get well in a week or so.
- Bir haftaya kadar iyileşeceksin.
Ten to one it'll clear up in an hour or so.
- Bire karşı on bir saate kadar hava açılacak.
I must have it done somehow by six.
- Saat altıya kadar bir şekilde onu yaptırmalıyım.
You must keep the plan secret until someone notices it.
- Birisi fark edene kadar planı gizli tutmak zorundasın.
I really wonder how much the inheritance tax will amount to.
- Gerçekten veraset vergisinin ne kadar tutacağını merak ediyorum.
The larger the amount of silver, the larger the amount of corruption.
- Gümüş paranın miktarı ne kadar büyük olursa, rüşvet o kadar büyük olur.
The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
- Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
She can be trusted to some degree.
- Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
Your income is about twice as large as mine is.
- Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.
The population of Italy is about half as large as that of Japan.
- İtalya'nın nüfûsu, Japonya'nınkinin yaklaşık yarısı kadardır.
The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
- Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
To what degree can we trust him?
- Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
- Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
I will help as much as I can.
- Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.
Since he's crazy about movies, he watches as many movies as he can.
- O, filmleri çok sevdiği için, izleyebildiği kadar çok sayıda film izler.
You should read as many books as you can.
- Okuyabildiğin kadar çok sayıda kitap okumalısın.
It's the best score up to now.
- O,şu ana kadar en iyi skordur.
My son can already count up to one hundred.
- Oğlum şimdiden yüze kadar sayabiliyor.
Three people can keep a secret so long as two of them are dead.
- Üç kişi, onlardan ikisi ölene kadar bir sırrı saklayabilir.
Her hair was so long as to reach the floor.
- Saçları yere ulaşacak kadar uzundu.
We walked as far as 6 kilometers.
- Biz 6 kilometre kadar yürüdük.
As far as I remember, he didn't say that.
- Hatırladığım kadarıyla, o onu söylemedi.
We conversed until late at night while eating cake and drinking tea.
- Biz kek yerken ve çay içerken gece geç saatlere kadar konuştuk.
Read as many books as you can while you are a student.
- Bir öğrenciyken okuyabildiğin kadar çok kitap oku.
When angry, count ten; when very angry, a hundred.
- Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
Tom remembered how beautiful Mary had been when he first met her.
- Tom ilk karşılaştığında Mary'nin ne kadar güzel olduğunu hatırladı.
Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun.
- Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.