All of us want to live as long as possible.
- Hepimiz mümkün olduğu kadar uzun yaşamak istiyoruz.
It is possible that he is telling a lie.
- Onun yalan söylüyor olması mümkündür.
At first blush, Tom's suggestion seemed feasible.
- İlk bakışta, Tom'un önerisi mümkün görünüyordu.
His plan seemed to be too difficult, but before long it proved to be feasible.
- Onun planının gerçekleşmesi çok zor görünüyordu, ama çok geçmeden gerçekleşmesinin mümkün olduğu anlaşıldı.
Tom knew Mary wasn't likely to know how to speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşmayı bilmesinin mümkün olmadığını biliyordu.
It's not likely but possible.
- Mümkün değil ama olası.
It is probable that she will come tomorrow.
- Onun yarın gelecek olması mümkün.
It's possible, but not probable.
- Bu mümkün, ama olası değildir.