The room commands a fine view of the lake.
- Oda, güzel bir göl manzarasına hakim.
This is the finest view I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en iyi manzara.
He addressed my full attention to the landscape outside.
- Bütün dikkatimi dışarıdaki manzaraya yöneltti.
A dreary landscape spread out for miles in all directions.
- Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.
The scene of the car accident was a horrifying sight.
- Araba kazası olay yeri korkunç bir manzaraydı.
The scenery was too beautiful for words.
- Manzara kelimelerle anlatılamayacak kadar çok güzeldi.
The scenery carried me back to my younger days.
- Manzara beni daha genç günlerime geri götürdü.
The scenery was too beautiful for words.
- Manzara kelimelerle anlatılamayacak kadar çok güzeldi.
What a beautiful sight!
- Ne güzel bir manzara!
You should see the sight.
- Manzarayı görmelisin.
This place is famous for its scenic beauty.
- Bu yer manzarasının güzelliği ile ünlüdür.
There are many scenic places in Xinjiang.
- Xinjiang'ta birçok manzaralı yer var.
The landscapes of Provence are very picturesque.
- Provence manzaraları resmedilmeye değerdir.
He took a picture of the beautiful landscape.
- Güzel manzaranın bir resmini çekti.
The hotel has a good prospect.
- Otelin güzel bir manzarası var.
It's a spectacle you won't forget.
- Bu unutmayacağın bir manzara.
Tom lived in a spectacularly beautiful place.
- Tom olağanüstü manzaralı güzel bir yerde yaşadı.