Tom kapıyı kırmak için uğraşmaya başladı.
- Tom began trying to break down the door.
Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.
- Peter didn't intend to break the vase.
Çalışmalarımda bir mola sırasında televizyon izledim.
- I watched television during a break in my studies.
İşin yarısını yaptım ve şimdi bir mola verebilirim.
- I've done half the work, and now I can take a break.
Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktım.
- I went for a walk after breakfast.
Ben dün kahvaltı etmeden evden çıktım.
- I left home without having breakfast yesterday.
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
- We must work hard to break down social barriers.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
- The bamboo gave but did not break.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
- The bamboo bent but did not break.
Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.
- Peter didn't intend to break the vase.
Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.
- Tom didn't want to break Mary's heart.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
- A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
Not long after this event, Clausen became involved in another disciplinary situation and was broken to private—the only one to win the Medal of Honor in Vietnam.