I'm sorry I was late, he said shyly.
- Utanarak özür dilerim, geç kaldım dedi.
Mary shyly raised her hand.
- Mary utanarak elini kaldırdı.
Come on, Tom, you're making me blush.
- Hadi, Tom, beni utandırıyorsun.
I blushed with shame.
- Ben utançla kızardım.
He was ashamed of the grades he got.
- Aldığı notlardan utandı.
I'm not ashamed of my father being poor.
- Babamın fakir olmasından utanmıyorum.