Onlar arasında belirgin bir fark var.
- There's a distinct difference between them.
Tom'un sağ gözünün altında belirgin bir yara izi vardı.
- Tom has a distinctive scar under his right eye.
Tom'un farklı bir Fransızca aksanı var.
- Tom has a distinct French accent.
O iki fikir oldukça farklıdır.
- Those two ideas are quite distinct.
Uzun boy, basketbolda bariz bir avantajdır.
- Height is a distinct advantage in basketball.
İyi ve kötü arasında ayrım yapabilirim.
- I can make a distinction between good and bad.
O yapacak önemli bir ayrım.
- That's an important distinction to make.
... presence on the game has been very clear over ...
... course of the year is make it very clear to the Iranian government that we are offering ...