yakışıklı

listen to the pronunciation of yakışıklı
Türkisch - Englisch
handsome

He is handsome and clever. - O, yakışıklı ve akıllıdır.

Am I handsome or not? - Yakışıklı mıyım yoksa değil miyim?

smart

He's smart, handsome and polite. - O akıllı, yakışıklı ve kibardır.

Tom is sweet, smart, and handsome. - Tom tatlı, akıllı ve yakışıklıdır.

comely
sightly
shapely
well favored
good looking

He's good looking for his age. - O yaşına göre yakışıklı.

He's really good looking. - O gerçekten yakışıklı.

handsome, good-looking (man)
well favoured [Brit.]
handsome, good-looking
personable
stunner
fine looking
goodlooking
brave
goodly
good-looking

Tom is a good-looking guy, but he's not too friendly. - Tom yakışıklı bir adamdır, ama çok samimi değil.

Tom is an extremely good-looking man. - Tom son derece yakışıklı bir adam.

{s} well favoured
yakışıklı genç
Adonis
yakışıklı adam
handsome man
çok yakışıklı
very handsome
rüyada görülen yakışıklı erkek
sheik
rüyada görülen yakışıklı erkek
sheikh
uzun boylu ve yakışıklı
clean limbed
çok yakışıklı genç
Apollo
Türkisch - Türkisch
Güzel, gösterişli (erkek): "Genç bir adamdır, ama hiç de yakışıklı sayılmaz."- Y. K. Karaosmanoğlu
Güzel, gösterişli
(Osmanlı Dönemi) MEVZUN
yordamlı
Englisch - Türkisch
dasein teoremi