Uçağımız yoğun sis nedeniyle inemedi.
- Our plane couldn't land on account of the dense fog.
Onun çok yoğun bir sakalı var.
- He has a very dense beard.
Adam sık bir ormanda saklanıyordu.
- The man was hiding in a dense forest.
Onlar ya barakada ya da mağarada.
- They're either in the shed or in the den.
Tom, Mary'nin ne kadar kalın kafalı olduğuna inanamıyor.
- Tom can't believe how dense Mary is.
Tom, Mary'nin ne kadar kalın kafalı olduğuna inanamıyor.
- Tom can't believe how dense Mary is.
Dünyanın yuvarlak olduğu gerçeğini kimse inkar edemez.
- No one can deny the fact that the earth is round.
Kara delikler çok yoğundur.
- Black holes are very dense.
Red Dragon tanınmış bir kumar ve esrarkeş batakhanesi.
- The Red Dragon is a well-known gambling and opium den.
Winds from the sea are humid.
- Denizden gelen rüzgarlar nemlidir.
Losing his balance from a sudden gust of wind, the tightrope walker fell to his death.
- Ani bir fırtınadan dengesini kaybettiği için, ip cambazı ölümüne düştü.
The tornado passed through the city and headed to the sea.
- Tornado kentten geçti ve denize yöneldi.
They attempted to break through the enemy line.
- Düşman hattını yarıp geçmeyi denediler.
I'm trying to get out of here.
- Ben buranın dışına çıkmayı deniyorum.
The situation quickly got out of hand.
- Durum hızla denetimden çıktı.
To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
- Hastanedeki tatsız deneyimleri telafi etmek için, Tom onun için faydalı olandan biraz daha fazla içti.
They killed more than three thousand sailors.
- Onlar üç binden fazla denizciyi öldürdü
He lost his balance and fell off his bicycle.
- Dengesini kaybetti ve bisikletinden düştü.
He lost his balance and fell off his bicycle.
- Dengesini kaybedip bisikletten düştü.
The football manager tried an elaborate new tactic but it didn't come off.
- Futbol yöneticisi ayrıntılı bir yeni taktik denedi, ancak başarıya ulaşmadı.