çalışanlar

listen to the pronunciation of çalışanlar
Turkish - English
workpeople
personnel
shop floor
(Bilgisayar,Ticaret) employees

He treats his employees well. - O, çalışanlarına iyi davranır.

Send me the best employees that money can buy. Money is no object. - Bana paranın satın alabileceği en iyi çalışanları gönder. Para sorun değil.

shopfloor
work force
staff

The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem. - Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.

shop floor workers
çalışan
employee

I require absolute loyalty of my employees. - Tüm çalışanlarımdan mutlak sadakat istiyorum.

Tom has more than three hundred employees. - Tom'un üç yüzden daha fazla çalışanı var.

çalışan
laboring
çalışan
worker

I'm just a plain office worker. - Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.

Health workers aid people in need. - Sağlık çalışanları ihtiyacı olan insanlara yardım eder.

çalışan
running

He's an advocate of barefoot running. - O yalınayak çalışan bir avukat.

The number of cars running in the city has increased. - Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.

çalışan
{s} active
çalışan
operative
çalışan
personnel
çalışan
going
çalışan
labouring
çalışan
working at
maaşlı çalışanlar
salariat
sivil çalışanlar
civilian employees
çalışan
labouring [Brit.]
çalışan
working

The working group on data transfer, led by Ben Manny, will hold a meeting on Jan 14, 1999. - Ben Manny tarafından yönetilen, veri transferi üzerine çalışan çalışma grubu, 14 Ocak 1999'da bir toplantı yapacak.

Working men drank hard apple cider. - Çalışan erkekler sert elma şırası içtiler.

çalışan
working; employee, worker
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) SAİYAN
Çalışan
(Osmanlı Dönemi) SAİ