çalışanlar

listen to the pronunciation of çalışanlar
Turkish - English
workpeople
personnel
shop floor
(Bilgisayar,Ticaret) employees

Send me the best employees that money can buy. Money is no object. - Bana paranın satın alabileceği en iyi çalışanları gönder. Para sorun değil.

He treats his employees well. - O, çalışanlarına iyi davranır.

shopfloor
work force
staff

The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem. - Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.

shop floor workers
çalışan
employee

Send me the best employees that money can buy. Money is no object. - Bana paranın satın alabileceği en iyi çalışanları gönder. Para sorun değil.

The number of employees doubled in ten years. - Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.

çalışan
laboring
çalışan
worker

Almost one-third of all office workers wear spectacles. - Hemen hemen tüm ofis çalışanlarının üçte biri gözlük takıyor.

I am an office worker. - Ben bir ofis çalışanıyım.

çalışan
running

He's an advocate of barefoot running. - O yalınayak çalışan bir avukat.

Tom heard the shower running. - Tom çalışan bir duş duydu.

çalışan
{s} active
çalışan
operative
çalışan
personnel
çalışan
going
çalışan
labouring
çalışan
working at
maaşlı çalışanlar
salariat
sivil çalışanlar
civilian employees
çalışan
labouring [Brit.]
çalışan
working

Tom currently has ten people working for him. - Tom şu anda onun için çalışan on kişiye sahip.

Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours. - Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu.

çalışan
working; employee, worker
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) SAİYAN
Çalışan
(Osmanlı Dönemi) SAİ