çelişmemek

listen to the pronunciation of çelişmemek
Turkish - English
(neg. form of çelişmek ) not to contradict
fit
çeliş
conflict with

His opinion is in conflict with mine. - Onun fikri benimkiyle çelişiyor.

çeliş
contradict

No one dares to contradict his employer for fear of being fired. - Kovulma korkusundan kimse işvereni ile çelişmeye cüret edemez.

His actions always contradicted his word. - Onun eylemleri hep sözleriyle çelişiyordu.

çeliş
{f} conflicting

Tom had conflicting feelings. - Tom'un çelişkili duyguları vardı.

Layla's conflicting testimony confused the court. - Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.

çeliş
{f} conflict

I have conflicting feelings about my childhood. - Benim çocukluğum hakkında çelişkili duygularım var.

His opinion is in conflict with mine. - Onun fikri benimkiyle çelişiyor.