Can you loan me a pen?
- Bana bir kalem ödünç verebilir misin?
Please loan me your dictionary.
- Bana sözlüğünü ödünç ver, lütfen.
I loaned Tom all my money.
- Tom'a bütüm paramı ödünç verdim.
Tom loaned me that DVD.
- Tom bana bir DVD ödünç verdi.
She borrowed the book from him many years ago and hasn't yet returned it.
- O, yıllar önce ondan kitabı ödünç aldı ve onu henüz iade etmedi.
I borrowed this comic from his sister.
- Bu komedi filmini onun kız kardeşinden ödünç aldım.
I lent Tom and Paula my camera.
- Tom ve Paula'ya kameramı ödünç verdim.
You should not have lent the money to such a person.
- Öyle bir kişiye ödünç para vermemeliydin.
Can I borrow your car?
- Arabanı ödünç alabilir miyim?
Would you mind if I borrowed your car?
- Arabanı ödünç alabilir miyim?
One way to get money was to borrow it.
- Para almanın bir yolu onu ödünç almaktı.
Whose bicycle did you want to borrow?
- Kimin bisikletini ödünç almak istedin?
I had to lend Tom money so he could pay his rent.
- Kirasını ödeyebilsin diye Tom'a parayı ödünç vermek zorunda kaldım.
Tom was kind enough to lend me the money I needed.
- Tom ihtiyacım olan parayı bana ödünç vermek için yeterince nazikti.
Even though Tom knew he shouldn't, he borrowed money from a loan shark.
- Tom almaması gerektiğini bilmesine rağmen bir tefeciden ödünç para aldı.
Mary asked her family for a loan.
- Mary ailesinden ödünç para istedi.
I'd like to borrow fifty dollars from you.
- Senden elli dolar ödünç almak istiyorum.
Tom wants to borrow your car.
- Tom arabanı ödünç almak istiyorum.
I finally talked Tom into lending me his bicycle.
- Sonunda Tom'u bisikletini bana ödünç vermesi için ikna ettim.
I wonder if you would mind lending me your car for a couple of days.
- Birkaç günlüğüne arabanı bana ödünç vermenin bir sakıncası olup olmadığını merak ediyorum.
Neither a borrower nor a lender be.
- Ne ödünç alan, ne de ödünç veren ol.
I know that interest rates are fixed in accordance to the borrower's business risk.
- Faiz oranlarının ödünç alanların iş riskine uygun olarak tespit edildiğini biliyorum.
Neither a borrower nor a lender be!
- Ne borçlu ne de ödünç veren ol!
Neither a borrower nor a lender be.
- Ne ödünç alan, ne de ödünç veren ol.
I wish I hadn't loaned Tom my car.
- Keşke arabamı Tom'a ödünç vermeseydim.
The company asked the bank to loan them some money to buy new machinery.
- Şirket bankanın yeni makineler almak için onlara bir miktar para ödünç vermesini istedi.
It is stupid of you to lend him your money.
- Paranı ona ödünç vermek senin aptallığın.
Tom doesn't have the courage to ask Mary to lend him her video camera.
- Tom'un Mary'den video kamerasını ona ödünç vermesi için isteme cesareti yok.
Could you lend me your bicycle for a couple of days?
- Bisikletini birkaç günlüğüne bana ödünç verebilir misin?
Can you lend me a stapler?
- Bana bir zımba ödünç verebilir misiniz?
Would you mind lending me your pen?
- Bana dolma kalemini ödünç verir misin?
Would you mind lending me your car?
- Arabanı bana ödünç verir misin?
I lent Tom and Paula my camera.
- Tom ve Paula'ya kameramı ödünç verdim.
The magazine which you lent me is very interesting.
- Bana ödünç verdiğin dergi çok ilginç.
bir şeyi ödünç vermek.
Please loan me your dictionary.
- Bana sözlüğünü ödünç ver, lütfen.
The bank loaned him 500 dollars.
- Banka ona 500 dolar ödünç verdi.