açık havada

listen to the pronunciation of açık havada
Turkish - English
outside
under the open sky
in the open air
alfresco
out of doors
outdoors

Tom loved being outdoors. - Tom açık havada olmayı sevdi.

Tom seems to enjoy being outdoors. - Tom açık havada olmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.

in the open

We had a good time in the open air. - Açık havada iyi zaman geçirdik.

We spent the day in the open air. - Günü açık havada geçiririz.

in the open air, outdoors, outside, out of doors
{s} outdoor

Tom loved being outdoors. - Tom açık havada olmayı sevdi.

Tom seems to enjoy being outdoors. - Tom açık havada olmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.

açık havada et ızgarası
barbecue
açık havada gecelemek
bivouac
açık havada kahvaltı
alfresco breakfast
açık havada kurutmak
kipper
açık havada olan
hypethral
açık havada olan
hypaethral [Brit.]
açık havada oynanan dokuz kuka oyunu
bowls
açık havada yapılan konuşma
stump speech
açık hava
fresh air
açık hava
open air

People who regularly work in the open air do not suffer from sleeplessness. - Düzenli olarak açık havada çalışan kişiler uykusuzluk sıkıntısı çekmezler.

A few seconds ago I was in the open air and the bright daylight, and now my eyes refuse to serve me in this darkness. - Birkaç saniye önce ben açık havada ve parlak gün ışığındaydım ve şimdi gözlerim bu karanlıkta bana hizmet etmeyi reddediyor.

açık hava
outdoors

I loved being outdoors when I was younger. - Gençken açık havada olmayı severdim.

Generally speaking, children like to play outdoors. - Genelde çocuklar açık havada oynamayı sever.

açık hava
alfresco
açık hava
outdoor

Tom doesn't have much interest in outdoor sports. - Tom, açık hava sporlarına büyük ilgi duymuyor.

Tom loves being outdoors. - Tom açık havayı çok seviyor.

açık hava
open

We spent the day in the open air. - Günü açık havada geçiririz.

Fresh produce is sold at an open-air market. - Açık hava marketinde taze ürün satılmaktadır.

açık hava
open-air

Fresh produce is sold at an open-air market. - Açık hava marketinde taze ürün satılmaktadır.

Open-air markets sell food grown on local farms. - Açık hava pazarları yerel çiftliklerde yetiştirilen gıdaları satar.

açık hava
1. open air, outdoor; fresh air. 2. clear weather
açık hava
fair-weather
açık hava
a) open air, outdoor, fresh air b) clear weather c) open-air+
açık hava
the open

The open-air concert was cancelled because of the rain. - Açık hava konseri yağmur yüzünden iptal oldu.

We had a party in the open. - Bizim açık havada bir partimiz vardı.

açık hava
tiyatrosu open-air theater
açık hava
fair weather

After rain comes fair weather. - Yağmurdan sonra açık hava gelir.

açık hava
{s} hypaethral
açık hava
element
açık hava
hypethral
çadırda veya açık havada yapılan dini toplantı
camp meeting
Turkish - Turkish

Definition of açık havada in Turkish Turkish dictionary

açık hava
Bahçe, park gibi yapı dışı olan yer
açık hava
Bulutsuz hava