Definition of açıkla in Turkish English dictionary
- spit it out !
- speak
- say what you have to say!
- explain
He explained later how he made this decision.
- Bu kararı nasıl verdiğini daha sonra açıkladı.
Nobody could explain how the thing was made.
- Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.
- {f} explained
I explained the accident to him.
- Ona kazayı açıkladım.
He explained later how he made this decision.
- Bu kararı nasıl verdiğini daha sonra açıkladı.
- {f} explaining
He had no difficulty in explaining the mystery.
- Gizemi açıklamada zorluk çekmedi.
Tom has some explaining to do.
- Tom'un yapacak biraz açıklaması var.
- {f} expounded
- got across
- {f} professing
- profess
For a professional, he gave a poor account of himself in today's game.
- Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.
Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books.
- Profesörler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler.
- elucidate
- expound
- {f} paraphrase
I don't understand this word. Could you paraphrase it?
- Bu sözcüğü anlamıyorum. Onu açıklayabilir misin?
- {f} professed
- get across
- {f} expounding
- justify
- justified
- premises
- premise
- spit it out
- açıklamak
- {f} clarify
I'd like to clarify that.
- Onu açıklamak istiyorum.
I just wanted to clarify that.
- Sadece onu açıklamak istedim.
- açıklamak
- {f} explain
You don't have to explain anything.
- Bir şey açıklamak zorunda değilsin.
Tom doesn't have to explain himself to me.
- Tom bana kendini açıklamak zorunda değildir.
- açıklamak
- {f} express
Most languages have euphemistic expressions to describe death and dying.
- Çoğu dilde ölüm ve ölmeyi açıklamak için örtülü ifadeler vardır.
- açıklamak
- state
- açıklamak
- {f} declare
- açıklamak
- spit out
- açıklamak
- account
He gave an account of how he had escaped.
- O, nasıl kaçtığını açıklamak durumunda kaldı.
- açıklamak
- {f} intimate
- açıklamak
- get
- açıklamak
- (Havacılık) illustrate
- açıklamak
- announce
- açıklamak
- {f} unveil
- açıklamak
- certify
- açıklamak
- attest
- açıklamak
- (Politika, Siyaset) display
- açıklamak
- enlighten
- açıklamak
- construe
- açıklamak
- demonstrate
- açıklamak
- define
Some words are hard to define.
- Bazı kelimeleri açıklamak zordur.
- açıklamak
- show
- açıklamak
- (Dilbilim) give out
- açıklamak
- divulge
- açıklamak
- {f} explicate
- açıklamak
- give voice to
- açıklamak
- expound
- açıklamak
- account for
- açıklamak
- bring sth into focus
- açıklamak
- publish
- açıklamak
- put over
- açıklamak
- verbalize
- açıklamak
- assert
- açıklamak
- set out
- açıklamak
- profess
- açıklamak
- put across
- açıklamak
- set forth
- açıklamak
- get a cross
- açıklamak
- put
- açıklamak
- elucidate
- açıklamak
- popularize
- açıklamak
- let on
- açıklamak
- communicate
- açıklamak
- comment on
- açıklamak
- {f} plead
- açıklamak
- declassify
- açıklamak
- expound upon
- açıklamak
- account for smth
- açıklamak
- to explain, clarify
- açıklamak
- clear up
- açıklamak
- unfold
- açıklamak
- show forth
- açıklamak
- clear
He wants to make something clear.
- O bir şeyi açıklamak istiyor.
- açıklamak
- give smth. publicity
- açıklamak
- develop
- açıklamak
- dilate
- açıklamak
- unclose
- açıklamak
- to disclose, make public, reveal
- açıklamak
- to explain, to expound; to clarify, to enlighten; to make public
- açıklamak
- make smth. clear
- açıklamak
- to comment on
- açıklamak
- deliver oneself
- açıklamak
- dot the I's
- açıklamak
- lay open
- açıklamak
- {f} gloss
- açıklamak
- return
- açıklamak
- get across
- açıklamak
- {f} impart
- açıklamak
- {f} evidence
- açıklamak
- resolve
- açıklamak
- set up
- açıklamak
- {f} enucleate
- açıklamak
- {f} render