Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır.
- Music is an important part of my life.
Anne pastayı üç parçaya böldü.
- Mother divided the cake into three parts.
Bu teori üç kısımdan oluşur.
- This theory consists of three parts.
İngiltere'nin birçok kısımlarını ziyaret ettim.
- I visited many parts of England.
Polis onu suçun bir taraftarı olarak görüyordu.
- The police regarded him as a party to the crime.
Onların tarafında bir hataydı.
- It was a mistake on their part.
Üzgünüm. Ben bunun için kısmen sorumluyum.
- I'm sorry. I'm partly responsible for it.
Kısmen sizinle aynı fikirdeyim.
- I partly agree with you.
Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.
- Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.
Yarın arkadaşım için doğum günü partisi vereceğim.
- I'm going to give a birthday party for my friend tomorrow.
Görevimi yapmayı planlıyorum.
- I plan on doing my part.
Tom zaten görevini yaptı.
- Tom has already done his part.
Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?
- What is the hard part of learning Japanese?
Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?
- Who was at the party beside Jack and Mary?
İş ortakları olarak on yıl sonra, yollarını ayırmaya karar verdiler.
- After ten years as business partners, they decided to part ways.
Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.
- I will love you for better for worse till death us do part.
O, evinden ayrılmak zorunda kaldı.
- He had to part with his house.
Ondan ayrılmak zorunda olduğu gün sonunda geldi.
- The day came at last when he had to part from her.