Bu önlemler hastalığın yayılmasını önleyebilir.
- These measures can prevent the disease from spreading.
Hastalığın hızlıca yayılmasını önlemek kolay bir görev değildi.
- To prevent the disease from spreading quickly was not an easy task.
Yağmur yangının yayılmasını engelledi.
- The rain kept the fire from spreading.
O bilgiyi muhtemelen kim yayıyor?
- Who is likely to be spreading that information?
Tom Mary hakkında söylentiler yaymaya başladı.
- Tom has been spreading rumors about Mary.
O, ayartıcı ahlakla ve tehlikeli fikirleri yaymakla suçlandı.
- He was accused of corrupting morals and spreading dangerous ideas.
... They're spreading the word about it. ...
... fire spreading where's the doctor ...