Zil öğle saatinde çalar.
- The bell rings at noon.
John, zil çalar çalmaz ayağa fırladı.
- John jumped to his feet the moment the bell rang.
Turnalar yuvalarını kilisenin çan kulelerine yapmaya eğilimliler.
- The cranes tend to make their nests in the bell towers of churches.
Tom uzaktaki tapınak çanını duydu.
- Tom heard the temple bell in the distance.
Telefon görüşmesi altı saat sürdü.
- The telephone call lasted six hours.
O bir telefon görüşmesi bekliyor.
- He is waiting for a telephone call.