Suddenly the ground seemed to disappear from beneath my feet.
- Aniden zemin ayaklarımın altından kayboluyor gibi görünüyordu.
The money was hidden beneath the floorboards.
- Para döşeme tahtalarının altında gizlenmişti.
I found my dog lying under the tree in our yard.
- Köpeğimi bahçemizdeki ağacın altında uzanırken buldum.
The young woman under that tree looks sad.
- Şu ağacın altındaki genç kadın üzgün görünüyor.
We saw the sun sink below the horizon.
- Biz ufkun altında güneşin batışını gördük.
The man watched the sun set below the horizon.
- Adam ufkun altında güneşin batışını izledi.
The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
- Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
Tom found his key underneath the sofa.
- Tom anahtarını divanın altında buldu.
It's turtles all the way down.
- Onun altında da hep kaplumbağalar var.
I thought we'd try that new restaurant down the street.
- Caddenin altındaki yeni restoranı deneyeceğimizi düşündüm.
A submarine can travel over and under the water.
- Bir denizaltı, su yüzünde ve su altında yolculuk edebilir.
Subways run under the ground.
- Metrolar yerin altında gider.
Tom squatted down to put something on the lower shelf.
- Tom alt rafa bir şey koymak için çömeldi.
I have a bad pain in my lower back.
- Sırtımın alt tarafında berbat bir ağrım var.
Alchemists tried to turn base metals such as lead into gold.
- Simyagerler kurşun gibi baz metalleri altına dönüştürmeye çalıştı.
The philosopher's stone was a legendary substance capable of turning base metals into gold.
- Felsefe taşı baz metalleri altına dönüştürebilen efsanevi bir maddeydi.
Is the cat on the chair or under the chair?
- Kedi, sandalyenin üstünde mi yoksa altında mı?
They sat under a tree.
- Bir ağacın altına oturdular.
I think Tom did that subconsciously.
- Sanırım Tom bunu bilinç altında yaptı.
My lower left back tooth hurts.
- Benim sol alt arka dişim ağrıyor.
I have a bad pain in my lower back.
- Sırtımın alt tarafında berbat bir ağrım var.
The footnotes are at the bottom of the page.
- Dipnotlar sayfanın alt kısmındadır.
They were playing footsie under the table.
- Onlar masa altından ayakla birbirlerini taciz ediyorlardı.
For that reason, temporary workers are working under inferior conditions.
- Bu yüzden, geçici işçiler kötü şartlar altında çalışıyorlar.
Hundreds of fields were submerged in the flood.
- Yüzlerce alan sel suları altında kaldı.
Don't change sentences that are correct. You can, instead, submit natural-sounding alternative translations.
- Doğru olan cümleleri değiştirmeyiniz. Bunun yerine, doğal-görünen alternatif çeviriler önerebilirsiniz.
Maglev trains require expensive infrastructure.
- Maglev trenleri pahalı bir altyapı gerektirir.
Climate change, civil war, financial hardship, and infrastructural chaos have all caused turmoil in this country.
- İklim değişimi, iç savaş,finansal zorluk ve altyapısal kaosun hepsi bu ülkede karışıklığa neden olmuştu.
Tom sat at the bottom of the stairs wondering what he should do next.
- Tom daha sonra ne yapması gerektiğini merak ederek merdivenlerin alt kısmında oturdu.
I live on the bottom floor.
- Ben alt katta yaşıyorum.
I work better under pressure.
- Baskı altında daha iyi çalışırım.
I work best under pressure.
- Ben en iyi baskı altında çalışırım.
Do not search for a calf under an ox.
The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
- Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
Tom crawled underneath the bed.
- Tom yatağın altında süründü.
Tom is going to be upset if Mary doesn't do that.
- Mary onu yapmazsa Tom altüst olacak.
The office has been topsy-turvy since the merger upset everything.
- Birleşme her şeyi bozduğundan beri ofis altüst oldu.
Always have your dictionary close at hand.
- Daima sözlüğünü el altında bulundur.
Please keep this book at hand.
- Lütfen bu kitabı el altında tutun.