I'm calling to confirm your appointment.
- Randevunu teyit etmek için arıyorum.
A Mr. Kimura is calling you.
- Sizi Bay Kimura diye birisi arıyor.
He is seeking a new position.
- Yeni bir görev arıyor.
They are still seeking evidence.
- Onlar hala kanıt arıyorlar.
The police have been searching for the stolen goods for almost a month.
- Polis, neredeyse bir aydır çalınan eşyaları arıyor.
I am searching for my brother.
- Erkek kardeşimi arıyorum.
May we have a short recess?
- Kısa bir ara verebilir miyiz?
The judge called for a recess of two hours.
- Yargıç iki saat ara verdi.
If the car breaks down, we'll walk.
- Araba bozulursa, yürürüz.
She spoke for 30 minutes without a break.
- O, ara vermeden 30 dakika boyunca konuştu.
Leave more space between the lines.
- Hatlar arasında daha fazla boşluk bırakın.
Between space and time.
- Uzay ve zaman arasında.
Search and rescue operations began immediately.
- Arama ve kurtarma operasyonları hemen başladı.
All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
- Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
The trees are planted at intervals of thirty meters.
- Ağaçlar otuz metre aralıkla ekilir.
I visit my friend's house at intervals.
- Ben arkadaşımın evinini aralıklarla ziyaret ederim.
There is a wide gap in the opinions between the two students.
- İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
There is a generation gap between them.
- Onlar arasında kuşak farkı var.
He sought shelter from the rain.
- O, yağmurdan dolayı sığınak aradı.
They all sought for the lost child.
- Onların hepsi kayıp çocuğu aradı.
Let's take time out to elaborate a strategy.
- Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.
In the interim, please send all communications to Tom.
- Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.
Why don't you look for Tom?
- Niçin Tom'u aramıyorsun?
Tom went out to look for something to eat.
- Tom yiyecek bir şey aramak için dışarı çıktı.
The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
- Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
Make no mistake: we do not want to keep our troops in Afghanistan. We seek no military bases there.
- Yanlış yapmak yok: Biz birliklerimizi Afganistan'da tutmak istemiyoruz. Biz orada askeri üs aramıyoruz.
Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists.
- Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.
Relations between us seem to be on the ebb.
- Aramızdaki ilişkiler bozuk gibi görünüyor.
How are relations between the two of them going?
- Onların ikisi arasındaki ilişkiler nasıl gidiyor?
In the summer, the temperature ranges from thirty to forty degrees Celsius.
- Yazın, sıcaklık otuzla kırk santigrat arasında değişkenlik gösterir.
The human eye is blind to nearly the entire electromagnetic spectrum, except for the very narrow range of light that falls in what we call the visible range.
- İnsan gözü görülebilir aralık dediğimiz çok dar ışık aralığı hariç neredeyse tüm elektromanyetik spektrum için kördür,
How about stopping the car and taking a rest?
- Arabayı durdurmaya ve biraz dinlenmeye ne dersin?
Tom stopped looking for the treasure and went back home.
- Tom hazine aramayı durdurdu ve eve gitti.
There is only a marginal difference between the two.
- İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.
This car dealership has very thin profit margins.
- Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.
Tom noticed a half-eaten hamburger on the dashboard of Mary's car.
- Tom Mary'nin arabasının torpido gözünde yarısı yenmiş bir hamburger fark etti.
Tom called about half an hour ago.
- Yaklaşık bir saat önce Tom aradı.
A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
- Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
Tom is the legal owner of this piece of land.
- Tom bu arazinin yasal sahibidir.
Tom threw rocks at Mary's window in the middle of the night to get her attention, but he ended up breaking her window instead and Mary's father called the cops.
- Tom onun dikkatini çekmek için gecenin ortasında Mary'nin penceresine taşlar attı fakat bunun yerine onun camını kırarak sonuçlandı ve Mary'nin babası polisi aradı.
Tom's car is parked in the middle of the road.
- Tom'un arabası yolun ortasında park edilmiş.
The car went out of control and pitched headlong into the river.
- Araba kontrolden çıktı paldır küldür nehre düştü.
The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties.
- ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.
There were Jews in Arab countries before the partition of Palestine.
- Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.
Please put a comma between the two main clauses.
- Lütfen iki ana cümlenin arasına virgül koyun.
Do you know how to use these command line tools?
- Bu komut satırı araçlarının nasıl kullanılacağını biliyor musunuz?
Meanwhile, time is running out.
- Bu arada, zaman tükeniyor.
Meanwhile, I want to draw your attention to a point.
- Bu arada, bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
I hear you're on bad terms with Owen.
- Owen'la aranızın iyi olmadığını duydum.
We are on good terms with them.
- Onlarla aramız iyidir.
It's almost intermission.
- Gösterim arası olmak üzere.
She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate.
- İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.
Tom called me yesterday at nine in the morning.
- Tom beni dün sabah saat dokuzda aradı.
Call me this afternoon.
- Bu öğleden sonra beni ara.
All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
- Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
They continued searching.
- Aramaya devam ettiler.
Let's take a short pause.
- Kısa bir ara verelim.
Let's take a pause. I cannot continue any longer.
- Bir ara verelim! Daha fazla devam edemem.
Look up the number in the phone book.
- Telefon rehberinde numarayı ara.
You should look up this word.
- Bu kelimeyi aramalıyız.
Tom isn't seeking asylum.
- Tom sığınma aramıyor.
Believe those who are seeking truth and doubt those who have found it.
- Gerçeği arayanlara inan ve onu bulanlardan kuşkulan.
Tom dialed 911 again.
- Tom yine 911'i aradı.
In the case of fire, dial 119.
- Yangın durumunda, 119'u arayın.
The water was so murky that the police divers had to search for the body by feel.
- Su o kadar bulanıktı ki polis dalgıçlar vücudu dokunarak aramak zorunda kaldı.
Do not search for people's weaknesses, but for their strengths.
- İnsanların zayıf yönlerini araştırmayın ama güçlü yönlerini araştırın.
Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class.
- Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.
She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate.
- İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.
It's almost intermission.
- Gösterim arası olmak üzere.
When is the intermission?
- Perde arası ne zaman?
He mediated between the two parties.
- O iki parti arasında aracılık yaptı.
Interpreters mediate between different cultures.
- Çevirmenler farklı kültürler arasında aracılık ederler.
We're still checking into it.
- Onu hâlâ araştırıyoruz.
Check and adjust the brakes before you drive.
- Araba sürmeden önce frenleri kontrol edin ve ayarlayın.
Snorri Sturluson's stories tells, among other things, how Christianity was spread in Norway by force.
- Snorri Sturluson'un hikayeleri diğer şeylerin arasında Hristiyanlığın Norveç'te nasıl zorla yayıldığını anlatır.
Confessions by St. Augustine tells us the timeless story of an intellectual quest that ends in orthodoxy.
- Aziz Augustine tarafından yazılan İtiraflar bize ortodokslukta biten entelektüel arayışın zamansız bir hikayesini anlatır.
He went on a quest to find the point where the sky touches the Earth.
- O, gökyüzünün dünyaya dokunduğu noktayı bulmak için uzun ve zorlu bir araştırmaya devam etti.
Tom is always spacing out in class.
- Tom her zaman derse ara veriyor.
Every now and then, I play tennis for recreation.
- Ara sıra eğlence için tenis oynarım.
In America cars drive on the right side of the road.
- Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
Sometimes he drives to work.
- O bazen işe arabayla gider.
Scientists can easily compute the distance between planets.
- Bilimciler gezegenler arasındaki uzaklıkları kolayca hesaplayabilir.
I heard that the distance between Tokyo and Osaka is about 10 km.
- Tokyo ve Osaka arasındaki mesafe yaklaşık 10 kilometreymiş diye duydum.