A rise in temperatures is expected.
- Sıcaklıklarda bir artış beklenmektedir.
Population growth has given rise to serious social problems.
- Nüfus artışı, ciddi sosyal sorunlara yol açmıştır.
Incremental improvement is fine as long as the increments are large enough to see.
- Artan iyileşme, artış görülecek kadar geniş olduğu sürece iyidir.
I approached my father about an increase in allowance.
- Ben harçlıkta bir artış hakkında babamla görüştüm.
There was a steady increase in population.
- Nüfusta sürekli bir artış vardı.
Peter applied to his boss for a raise.
- Peter ücret artışı için patronuna başvurdu.
I got a big pay raise.
- Ben büyük bir ücret artışı aldım.
The small car boom is ending.
- Küçük araba artışı sona eriyor.
Last year's growth of income was 5% after inflation.
- Enflasyondan sonra geçen yılın gelir artışı % 5 idi.
He ordered them to survey population growth.
- Onlara nüfus artışını araştırmalarını emretti.
The Dow Jones average posted a gain of two points today.
- Bugün Dow Jones ortalama iki puanlık artış ilan etti.
The small car boom is ending.
- Küçük araba artışı sona eriyor.
This may end up being somebody else's problem.
- Bu belki artık bir başkasının sorunu olmayabilir.
The Great Depression triggered a great surge in crime.
- Büyük Buhran, suçta büyük bir artışa neden oldu.
Food prices have surged.
- Gıda fiyatları arttı.
Travel agencies' profits soared.
- Seyahat acentalarının gelirleri arttı.
The company's profits soared.
- Şirketin kazancı arttı.
This town is increasing in population.
- Bu kasabanın nüfusu artıyor.
It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
- O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
A physician was immediately sent for; but on the first moment of beholding the corpse, he declared that Elvira's recovery was beyond the power of art.
There is a debate as to whether graffiti is art or vandalism.
Büyük sanatçıların vatanı yoktur.
- Great artists have no country.
Okulda güzel sanatlar okuyor.
- She is studying fine art at school.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Cornelius Gurlitt Naziler tarafından çalınan 1400 sanat eserini dairesinde saklamıştı.
- Cornelius Gurlitt had hidden 1400 works of art stolen by the Nazis in his apartment.
Bu Rembrandt tablo bir sanat eseridir.
- This Rembrandt painting is a work of art.
Sekiz yaşındayken bir resim okuluna kaydoldum.
- I enrolled in an art school when I was eight.
Sanatçı her zaman yalnız resim yapmıştır.
- The artist always painted alone.
Güzel Sanatlar Sarayı nerede?
- Where is the Palace of Fine Arts?
Sanatçı olmak için bir güzel sanatlar okulunda okumak zorunda değilsiniz.
- You don't have to study at a school of fine arts to become an artist.
Tom Mary'e, eski bir gazete makalesi gösterdi.
- Tom showed Mary an old newspaper article.
Ressam eski taş duvarda en karmaşık duvar resimlerini yaptı.
- The artist painted the most intricate of murals on the old stone wall.
Sihirbazlık, batıl itikadı paraya çevirme sanatıdır.
- Magic is the art of changing superstition into money.
Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.
- He is one of the greatest artists in Japan.
John büyük bir sanatçı oldu.
- John grew up to be a great artist.
Beyninizin sol tarafını çok kullanıyorsunuz. Daha sanatsal olabilmek için beyninizin sağ tarafını kullanmaya çalışın.
- You live in your left brain too much. Try to use your right brain to be more artistic.
Bahçenin sanatsal güzelliği gerçekten şaşırtıcı.
- The artistic beauty of the garden is truly amazing.
Kesinlikle sanatsal becerilerim yok.
- I have absolutely no artistic skills.