Ken spends an increasing amount of time at work.
- Ken iş yerinde artan miktarda zaman harcıyor.
Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
- Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
Tom ate half the peach and handed me the rest.
- Tom yarım şeftali yedi ve artanını bana uzattı.
I left the rest to him and went out.
- Artanını ona bıraktım ve dışarı çıktım.
Incremental improvement is fine as long as the increments are large enough to see.
- Artan iyileşme, artış görülecek kadar geniş olduğu sürece iyidir.
Tom ate half the peach and handed me the rest.
- Tom yarım şeftali yedi ve artanını bana uzattı.
I left the rest to him and went out.
- Artanını ona bıraktım ve dışarı çıktım.
Tom heated up some leftovers for dinner.
- Tom akşam yemeği için bazı artan yemekleri ısıttı.
Tom asked Mary to warm up some leftovers.
- Tom Mary'den bazı artan yemekleri ısıtmasını rica etti.
Incremental improvement is fine as long as the increments are large enough to see.
- Artan iyileşme, artış görülecek kadar geniş olduğu sürece iyidir.
Layla's increasingly odd behavior worried her parents a lot.
- Leyla'nın giderek artan orandaki garip davranışları onun anne ve babasını çok endişelendiriyordu.
They have a growing population; therefore they need more and more food.
- Onlar artan bir nüfusa sahip, bu yüzden çok daha fazla yiyeceğe ihtiyaçları var.
I increasingly need your help.
- Artan bir şekilde yardımına ihtiyacım var.
They have lost 10 games in a row since their winning streak ended.
- Onların galibiyet serileri bittiği için art arda 10 oyun kaybettiler.
Tom receives a certain amount of pocket money from his wife every week. He puts whatever remains at the end of the week into his piggy bank.
- Tom her hafta eşinden belirli bir miktar cep harçlığı alır. Haftanın sonunda artan parayı kumbarasına koyar.
Food prices have surged.
- Gıda fiyatları arttı.
The Great Depression triggered a great surge in crime.
- Büyük Buhran, suçta büyük bir artışa neden oldu.
Travel agencies' profits soared.
- Seyahat acentalarının gelirleri arttı.
The company's profits soared.
- Şirketin kazancı arttı.
The number of students going abroad to study is increasing each year.
- Öğrenim yapmak için yurtdışına giden öğrenci sayısı her yıl artmaktadır.
Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
- Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
A physician was immediately sent for; but on the first moment of beholding the corpse, he declared that Elvira's recovery was beyond the power of art.
There is a debate as to whether graffiti is art or vandalism.
Okulda güzel sanatlar okuyor.
- She is studying fine art at school.
Sanat öğrenimi yapmak iyi bir zevk gerektirir.
- It requires a good taste to study art.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Bir Japon iş adamı 200 milyon yene bir sanat eseri satın aldı.
- A Japanese businessman bought the artwork for 200 million yen.
Cornelius Gurlitt Naziler tarafından çalınan 1400 sanat eserini dairesinde saklamıştı.
- Cornelius Gurlitt had hidden 1400 works of art stolen by the Nazis in his apartment.
Ben resim yapamam ama kız kardeşim büyük bir sanatçıdır.
- I can't draw, but my sister is a great artist.
O, resim sanatını mükemmelliğe taşıdı.
- He brought the art of painting to perfection.
Güzel Sanatlar Sarayı nerede?
- Where is the Palace of Fine Arts?
Sanatçı olmak için bir güzel sanatlar okulunda okumak zorunda değilsiniz.
- You don't have to study at a school of fine arts to become an artist.
Bu eski resmi benim için onarabilecek bir ressam biliyor musun?
- Do you know an artist who can restore this old picture for me?
Kabuki eski bir Japon sanatıdır.
- Kabuki is an old Japanese art.
Sihirbazlık, batıl itikadı paraya çevirme sanatıdır.
- Magic is the art of changing superstition into money.
O öyle büyük bir sanatçı ki hepimiz ona hayranız.
- He is such a great artist that we all admire.
Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.
- He is one of the greatest artists in Japan.
Beyninizin sol tarafını çok kullanıyorsunuz. Daha sanatsal olabilmek için beyninizin sağ tarafını kullanmaya çalışın.
- You live in your left brain too much. Try to use your right brain to be more artistic.
Bahçenin sanatsal güzelliği gerçekten şaşırtıcı.
- The artistic beauty of the garden is truly amazing.
Kesinlikle sanatsal becerilerim yok.
- I have absolutely no artistic skills.