as much as fills a such a container

listen to the pronunciation of as much as fills a such a container
English - Turkish

Definition of as much as fills a such a container in English Turkish dictionary

box
{i} kutu veya sandık dolusu
as much as
olduğu kadar

Onları ziyaret etmeden önce, kültürleri hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi sahibi olduk. - We learned as much as possible about their culture before visiting them.

Mümkün olduğu kadar tünellerden kaçınmaya çalışacağım. - I will try to avoid tunnels as much as possible.

as much as
olabildiği kadar
as much as
aynı miktarda
box
dövüşmek
as much as
kadar

Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor. - My brother eats twice as much as I do.

O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor. - He earns three times as much as I do.

box
kulübe

Polis kulübesinin etrafında çok sayıda insan gördüm. - I saw a number of people around the police box.

En yakın telefon kulübesi nerede? - Where is the nearest telephone box?

box
(mahkeme) kürsü
box
(the ile) televizyon
as much as
kadar çok

O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor. - He earns three times as much as I do.

Onun Tom'a güvendiği kadar çok Tom Mary'ye güvenmiyor. - Tom didn't trust Mary as much as she trusted him.

as much as
aynı
as much as
bile
box
{f} boks yapmak
box
{i} televizyon

Televizyonda boks maçı gördüm. - I saw the boxing match on television.

Yenilikçiler televizyonun dışında düşünüyorlar. - Innovators think outside the box.

box
yumruklaşm
box
hediye

Kutular hediyedir. Onların içinde ne var? - The boxes are gifts. What do they contain?

Benim için büyük zevk, Mary bana Boston'dan bir hediye olarak bir müzik kutusu getirdi. - Much to my delight, Mary brought me a music box from Boston as a gift.

box
{i} loca
box
(isim) kutu, sandık, kutu veya sandık dolusu; at arabacısı yeri; jüri bölmesi; kompartıman, loca, kulübe; televizyon, teyp veya radyo; tokat, yumruk; şamar, şimşir [bot.]
box
{i} jüri bölmesi
box
{f} kutulamak
box
{i} kompartıman
box
külübe av külübesi
box
{f} kutuya koymak
box
{i} at arabacısı yeri
box
{f} boks yapmak. box s.o. on the ear birinin kulağına tokat atmak
English - English
box

a box of books.

as much as
to the same extent; up to the desired amount
as much as fills a such a container

    Hyphenation

    as much as fills a such a con·tain·er

    Turkish pronunciation

    äz mʌç äz fîlz ı sʌç ı kınteynır

    Pronunciation

    /ˈaz ˈməʧ ˈaz ˈfəlz ə ˈsəʧ ə kənˈtānər/ /ˈæz ˈmʌʧ ˈæz ˈfɪlz ə ˈsʌʧ ə kənˈteɪnɜr/
Favorites