We've just spent two weeks apart.
- Biz sadece iki haftayı ayrı geçirdik.
I like to take things apart to see what makes them tick.
- Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
Tom asked me how long my parents had been married before they separated.
- Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.
Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.
- Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
That's a distinct possibility.
- Bu ayrı bir olasılık.
I can make a distinction between good and bad.
- İyi ve kötü arasında ayrım yapabilirim.
Don't put aside such an important detail.
- Bu kadar önemli bir ayrıntıyı kenara koyma.
Don't put aside such an important detail.
- Böyle önemli bir ayrıntıyı kenara koymayın.
This book is divided into four parts.
- Bu kitap dört bölüme ayrılmıştır.
These specimens are divided into several categories.
- Bu örnekler birkaç kategoriye ayrılır.
The buses in Montgomery were segregated.
- Montgomery'de otobüslerin içinde ırk ayrımcılığı vardı.
The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.
- Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.
For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time.
- Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.
The buses left one after another.
- Otobüsler peş peşe ayrıldılar.
No nation can exist completely isolated from others.
- Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.
The service charge is extra.
- Ayrı bir servis ücreti tahsil edilecektir.
It's a way to make a little extra on the side.
- Ayrıca bu biraz ekstra yapmak için bir yoldur.
You have to remain detached.
- Ayrı kalmak zorundasın.
The cabin was torn asunder by the storm.
- Kabin fırtına tarafından parçalara ayrıldı.
Sami was torn to shreds by a cougar.
- Sami bir puma tarafından parçalara ayrıldı.
The cabin was torn asunder by the storm.
- Kabin fırtına tarafından parçalara ayrıldı.
Tom and Mary left through different doors.
- Tom ve Mary farklı kapılardan ayrıldı.
African elephants are divided into two different species: savannah and forest elephants.
- Afrika filleri savana ve orman filleri olmak üzere iki farklı türe ayrılır.
I keep this bottle separate from all the others.
- Bu şişeyi tüm diğerlerinden ayrı tutuyorum.
He wants to separate from his wife.
- Karısından ayrılmak istiyor.
He's opposed to racial discrimination.
- Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
Dogs can't distinguish between colors.
- Köpekler renkler arasında ayrım yapamazlar.
The buses in Montgomery were segregated.
- Montgomery'de otobüslerin içinde ırk ayrımcılığı vardı.
The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.
- Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.
Besides, we will lose too much time to talk about the various topics.
- Ayrıca çeşitli konular hakkında konuşmakla çok fazla zaman kaybedeceğiz.
Diplomats are allowed various privileges.
- Diplomatlara çeşitli ayrıcalıklar tanınır.
Don't leave out a single detail.
- Bir tek ayrıntıyı unutmayın.
She left without saying even a single word.
- Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
They paid separately.
- Onlar ayrı ayrı ödediler.
We moved here separately three years ago.
- Üç yıl önce buraya ayrı ayrı taşındık.
I think we should spend some time apart from each other.
- Birbirimizden ayrı olarak biraz zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Sami spent more and more time apart from his wife.
- Sami karısından ayrı olarak, gittikçe daha fazla zaman geçirdi.
This question must be discussed separately from that one.
- Sorun ondan ayrı olarak tartışılmalı.
Could you wrap this separately, please?
- Bunu ayrı olarak sarar mısınız, lütfen?