That's enough. I don't want any more.
- Bu kadarı yeter. Ben artık istemiyorum.
Can a two-year-old boy run that fast?
- İki yaşındaki bir çocuk bu kadar hızlı koşabilir mi?
Never be this late again.
- Asla tekrar bu kadar geç kalma.
I've never woken up this early.
- Hiç bu kadar erken kalkmadım.
I believe that's it for now.
- Şimdilik bu kadar olduğuna inanıyorum.
That's it. I've done everything I can.
- Bu kadar. Yapabileceğim her şeyi yaptım.
Why do so many people visit Kyoto?
- Niçin bu kadar çok insan Kyoto'yu ziyaret ediyor?
I'm happy to see so many friendly faces.
- Bu kadar çok dost yüzler görmekten mutluyum.
I didn't expect such a nice present from you.
- Senden bu kadar iyi bir hediye beklememiştim.
Stop being such dolts.
- Bu kadar aptal olmayı bırak.
Tom won't be here tomorrow. I guarantee you that much.
- Tom yarın burada olmayacak. Sana bu kadar çok garanti veriyorum.
I'm not sure I can be all that much help.
- Bu kadar çok yardım edebileceğimden emin değilim.
This is the first time I've ever sneezed this much.
- Şimdiye kadar ilk kez bu kadar hapşırdım.
I never knew swimming could be this much fun.
- Yüzmenin bu kadar çok eğlenceli olabileceğini bilmiyordum.
I wish my leg didn't hurt so much.
- Keşke bacağım bu kadar çok acımasa.
Don't make so much noise.
- Bu kadar gürültü yapmayın.