Three species of rhinoceros are critically endangered.
- Gergedanın üç türü ciddi olarak tehlike altında.
I know Andrina doesn't take things seriously, but she is a wonderful friend.
- Andrina'nın işleri ciddiye almadığını bilirim ama kendisi harika bir arkadaş.
Take things a little more seriously.
- Eşyaları biraz daha ciddi bir şekilde al.
The magazine spread many important charges against the Senator.
- Dergi senatöre karşı birçok ciddi suçlama yaydı.
Tom sobered up a bit.
- Tom biraz ciddileşti.
Tom was beaten severely.
- Tom ciddi bir şekilde yenildi.
The food on this cruise made me severely constipated.
- Bu gemi yolculuğundaki yiyecek beni ciddi bir şekilde kabız etti.
Are you seriously thinking about not going?
- Ciddi olarak gitmemeyi düşünüyor musun?
Are you seriously thinking about eating all that?
- Onun hepsini yemeği ciddi olarak düşünüyor musun?
Tom didn't realize Mary was serious.
- Tom Mary'nin ciddi olduğunu fark etmedi.
Tom realized Mary was serious.
- Tom Mary'nin ciddi olduğunu açıkladı.
It was hard for Tom to keep a straight face.
- Tom'un ciddi kalması zordu.
He's keeping a straight face.
- O, ciddiyetini koruyor.
There were severe shortages of food and fuel.
- Ciddi gıda ve yakıt sıkıntısı vardı.
The explorers began to suffer from a severe lack of food.
- Araştırmacılar ciddi bir gıda eksikliğinden muzdarip olmaya başladı.
He looked grave when told the bad news.
- Kötü haber söylendiğinde o ciddi görünüyordu.
He started to study in earnest.
- O ciddi olarak çalışmaya başladı.
He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor.
- Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.
He'll never show it, but I think that deep down, he's seriously worried.
- Hiçbir zaman bunu belli etmeyecek ama içinden ciddi bir şekilde endişeli olduğunu düşünüyorum.
He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor.
- Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.
He started to study in earnest.
- O ciddi olarak çalışmaya başladı.
She looked on his decision as a grave mistake.
- O, kararına ciddi bir hata olarak baktı.
He made a grave mistake.
- O ciddi bir hata yaptı.
Three species of rhinoceros are critically endangered.
- Gergedanın üç türü ciddi olarak tehlike altında.
Since then, his faith has been severely shaken.
- O zamandan beri onun inancı ciddi olarak sarsıldı.
Tom had been severely beaten.
- Tom ciddi olarak dövülmüştü.
He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor.
- Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.
He began working in earnest.
- O ciddi olarak çalışmaya başladı.