I'd like to think of us as a team, Tom.
- Bizi bir takım olarak düşünmek istiyorum, Tom.
We must think of our children and grand-children.
- Çocuklarımızı ve torunlarımızı düşünmek zorundayız.
I cannot help thinking that my son is still alive.
- Oğlumun hâlâ hayatta olduğunu düşünmek elimde değil.
I like to think I know what I'm talking about.
- Ne hakkında konuştuğumu bildiğimi düşünmek istiyorum.
It's hard to imagine a family more dysfunctional than ours.
- Bir ailenin bizimkinden daha işlevsiz olduğunu düşünmek zor.
It's hard to imagine a life without pets.
- Evcil hayvanın olmadığı bir hayatı düşünmek zor.
Tom might want to consider asking Mary for advice.
- Tom Mary'den tavsiye almayı düşünmek isteyebilir.
Tom might want to consider buying what he needs from us.
- Tom ihtiyacı olan şeyi bizden almayı düşünmek isteyebilir.
I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility of other alternatives.
- Diğer alternatiflerin ihtimalini düşünmek için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.
Some people consider it a waste of time to study languages such as Klingon, Interlingua and Esperanto.
- Bazı insanlar Klingon, Interlingua ve Esperanto gibi dilleri öğrenmenin zaman kaybı olduğunu düşünmektedir.
I guess I'll have to think it over.
- Sanırım bunu düşünmek zorunda kalacağım.
You may have good reason to think that your youth is over.
- Gençliğinin bittiğini düşünmek için iyi bir nedenin olabilir.
I didn't have time to think. I had to make a judgment call.
- Düşünmek için zamanım yoktu. Kanaate dayalı karar almak zorundaydım.
I want to think about it.
- Ben onun hakkında düşünmek istiyorum.
I need some time to think about it.
- Onun hakkında düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var.
I'll have to ponder this one.
- Bunu düşünmek zorunda kalacağım.
James has thought up a brillant new idea for our new product.
Take the time to reflect.
- Düşünmek için zaman ayırın.
I need a little time to reflect upon it.
- Onu iyice düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var.
The new method is well worth consideration.
- Yeni metot epeyce düşünmeye değer.
The problem is not worth consideration.
- Sorun düşünmeye değmez.
I can not hear that song without thinking of my high school days.
- Lise günlerimi düşünmeden o şarkıyı dinleyemem.
I cannot help thinking that my son is still alive.
- Oğlumun hâlâ hayatta olduğunu düşünmek elimde değil.
No musician would have thought of playing that music at the funeral.
- Hiçbir müzisyen o müziği cenaze töreninde çalmayı düşünmezdi.
The very thought of snakes makes her turn pale.
- Yılanları çok düşünme onu solduruyor.
The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give.
- Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.
I think it'll rain today.
- Bugün yağmur yağacağını düşünüyorum.
You can't expect me to always think of everything!
- Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.
Two people think of her as their daughter.
- İki kişi onu kızları olarak düşünüyor.
She is very thoughtful and patient.
- O çok düşünceli ve sabırlı.
This is different from what I thought.
- Bu düşündüğümden farklı.
Tom pondered his next move.
- Tom onun sonraki hamlesini düşünüp taşındı.
Tom was probably pondering something.
- Tom galiba bir şeyler düşünüp duruyordu.
Tom was probably pondering something.
- Tom galiba bir şeyler düşünüp duruyordu.
When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something.
- Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.
The confused mind is the mind that, thinking something over, congeals in one place.
- Karışık akıl, bir şeyi aşırı düşünen, bir yerde pıhtılaşan akıldır.
Do you believe that elephants can contemplate life after death?
- Fillerin ölümden sonra hayat düşünebileceklerine inanıyor musunuz?
The doctor contemplated the difficult operation.
- Doktor zor operasyonu düşünüp taşındı.
I'm trying to meditate.
- Düşünmeye çalışıyorum.
Tom used to meditate every morning.
- Tom her sabah düşünüp taşınırdı.
Do you think that was deliberate?
- Onun kasıtlı olduğunu düşünüyor musun?
The jury deliberated for three days.
- Jüri üç gün boyunca düşündü.
With Renaissance, scholastic ideas gave place to positive ideas.
- Rönesans ile skolastik düşünce yerini pozitif düşünceye bırakmıştır.
We all consider your idea to be impractical.
- Hepimiz senin fikrinin kullanışsız olduğunu düşünüyoruz.
It is worthwhile considering what it is that makes people happy.
- İnsanları mutlu eden şeyin ne olduğunu düşünmeye değer.
His suggestion is worth considering.
- Onun önerisi düşünmeye değer.
Tom considered his options.
- Tom seçeneklerini düşündü.
Tom considered working for our company, but decided not to.
- Tom bizim şirketimiz için çalışmayı düşündü, fakat yapmamaya karar verdi.
A trivial problem does not require a long cogitation.
- Önemsiz bir sorun uzun bir düşünme gerektirmez.
You might want to rethink that.
- Onu tekrar düşünmek isteyebilirsiniz.
We have to rethink the approach.
- Yaklaşımı tekrar düşünmek zorundayız.
You've got to reconsider.
- Tekrar düşünmek zorundasın.
You might want to reconsider.
- Tekrar düşünmek isteyebilirsin.
Now we have to rethink everything.
- Şimdi her şeyi yeniden düşünmek zorundayız.
I think we may have to rethink our plan.
- Sanırım planımızı yeniden düşünmek zorunda kalabiliriz.
We have to think over the plan.
- Plan üzerinde düşünmek zorundayız.
Tom advised Mary to take some time to think over her options.
- Tom Mary'ye seçenekleri üzerinde düşünmek için biraz zaman almayı tavsiye etti.