dışta

listen to the pronunciation of dışta
Turkish - English
external
off
dış
exterior
dış
external

Speech is external thought, and thought internal speech. - Konuşma dış düşünce ve düşünce iç konuşmadır.

That politician is well versed in internal and external conditions. - O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.

dış
outer

Between the inner and outer planets is an asteroid belt. - İç ve dış gezegenler arasında bir asteroit kuşağı vardır.

The cerebral cortex is the brain's outer layer. - Serebral korteks beynin dış katmanıdır.

dışta bırakma
(Hukuk) exclusion
dış
extrinsic
dış
outward

A ghost is an outward and visible sign of an inward fear. - Bir hayalet içe dönük bir korkunun dışa dönük ve görünür işaretidir.

Sami's body had no outward sign of visible trauma. - Sami'nin cesedinde hiçbir görünür dış travma işareti yoktu.

dış
foreign

Have you ever been to a foreign country? - Hiç yurt dışında bulundun mu?

The government was obliged to make changes in its foreign policy. - Hükümet, dış politikasında değişiklikler yapmak zorunda kaldı.

dış
{s} out

Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection. - Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.

I can't go out because I have a lot of homework. - Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.

dış
off

You are off the point. - Konunun dışına çıktın.

Be sure to turn off the gas before you go out. - Dışarı çıkmadan önce gazın kapalı olduğundan emin olun.

dış
(Askeri) outlying
dış
outdoor

It is getting dark outdoors. - Dışarıda hava kararıyor.

Today, we have to sleep outdoors. - Bugün, dışarıda uyumak zorundayız.

dış
(Biyokimya) peripheral
dış
(Otomotiv) threat

Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war. - Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı.

dış
{s} salient
dış
appearance

She managed to keep up appearances. - O, dışarıya belli etmedi.

Don't be fooled by appearances. - Dış görünüşlere aldanmayın.

dış
exogenous
dış
outside

Outside of him, no one else came to the party. - Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.

Shall we take this outside? - Bunu dışarı götürelim mi?

dış
exteriors
dış
outher
dış
outer appearance; outer covering
dış
superficial
dış
external, outer
dış
offshore
dış
outside, exterior; outer; external; foreign
dış
ecto

Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide. - Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.

dış
outside, exterior
dış
exo

The exosphere is the outermost layer of our atmosphere. - Egzosfer atmosferimizin en dış tabakasıdır.

How many exoplanets have been discovered so far? - Şimdiye kadar kaç tane dış gezegen keşfedildi?

dış
(Geometri) circumscribed
dış
without

She went out without saying good-bye. - Hoşça kal demeden dışarı çıktı.

I never go out without buying something. - Ben bir şey satın almadan asla dışarı çıkmam.

Turkish - Turkish

Definition of dışta in Turkish Turkish dictionary

dış
Görülen, içte bulunmayan yüzey
dış
İki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan
dış
Açık havada geçen sahneleri içine alan çekim
dış
Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı
dış
Bireyin ötesinde bir varlığı olan
dış
Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar."- A. Haşim
dış
Yabancı ülkelerle ilgili
dış
Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan
dış
Bir kimsenin görünüşü, durum ve davranışları
dış
Bir konunun kapsamına girmeyen şey
dış
Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı: "Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız