Beni birkaç dakikalığına dinleyecek misiniz?
- Wollen Sie mir ein paar Minuten zuhören?
Birkaç yıl İspanya'da yaşadılar.
- Sie haben ein paar Jahre in Spanien gewohnt.
Babam, doğum günüm için bana birkaç CD aldı.
- My father bought some CDs for my birthday.
Kırık bir çenesi var ve birkaç dişini kaybetti.
- He got a broken jaw and lost some teeth.
Sadece birkaç kişi beni anladı.
- Only a few people understood me.
Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi.
- Only a few people showed up on time.
Etinin üzerine biraz tuz koy.
- Put some salt on your meat.
Biraz kahve ister misin?
- Do you want some coffee?
Tom Mary'den sadece bir kaç inç daha uzundur.
- Tom is only a few inches taller than Mary.
Tom bir kaç kere başını salladı.
- Tom nodded his head a few times.
Mary ve diğer bazı kadınlar birkaç saattir buradaydı.
- Mary and some other women were here for a few hours.
Birkaç kitap var ama onlarda bazı baskı hataları var.
- There are a few books, but they have some misprints.
Bu makinelerle çalıştığında bir çift deri eldiven bir zorunluluktur.
- A pair of leather gloves is a must when you work with these machines.
Babam bana bir çift eldiven aldı.
- Father bought me a pair of gloves.
Kimisi yürüyerek, diğerleri de bisikletle gitti.
- Some went on foot, and others by bicycle.
Tom'un bazı çok iyi fikirleri var.
- Tom has some very good ideas.
Tom bazı çok iyi sorular sordu.
- Tom asked some very good questions.
Bana o koyun etinden biraz ayır. Bir parça et için açlıktan ölüyorum.
- Save me some of that mutton. I'm starving for a bit of meat.
Tom bir parça müzisyen.
- Tom is something of a musician.
Biz araba içinde yaklaşık 100 mil katettik.
- We covered some 100 miles in the car.
Yaklaşık üç saat önce berbat bir şey oldu.
- Something horrible happened about three hours ago.
I'm taking a couple of days off.
- Ich nehme mir ein paar Tage frei.
She bought a couple of boots.
- Sie kaufte ein Paar Stiefel.
I bought a pair of shoes.
- Ich habe ein Paar Schuhe gekauft.
He sat reading, with his wife knitting a pair of gloves beside him.
- Er saß da und las, während seine Frau neben ihm ein Paar Socken strickte.