Replace the old tires with new ones.
- Eski tekerlekleri yenisiyle değiştir.
Soccer is an old game.
- Futbol eski bir oyundur.
I shook hands with the former student.
- Eski öğrenciyle tokalaştım.
The former Argentine currency was Austral. Its symbol was ₳.
- Arjantin'in eski para birimi Austral'di. Sembolü ₳ idi.
My grandmother used to use her sewing machine a lot in the past.
- Büyükannem eskiden dikiş makinesini çok kullanırdı.
People attach more importance to popular culture today than in the past.
- İnsanlar günümüzde popüler kültüre eskisinden daha çok önem vermekte.
If it's not from Scotland and it hasn't been aged at least twelve years, then it isn't whisky.
- Eğer İskoçya'dan gelmiyorsa ve en az on iki yıl eskitilmediyse o zaman o, viski değildir.
Tom introduced himself as Mary's ex-husband.
- Tom kendini Mary'nin eski-kocası olarak tanıttı.
Mary is Tom's ex-wife.
- Mary'nin eski-karısıdır.
Maybe I shouldn't have given Tom my old bicycle.
- Belki Tom'a eski bisikletimi vermemeliydim.
I should've given Tom my old trombone.
- Ben eski trombonumu Tom'a vermeliydim.
In the end, we ended up eating at that shabby restaurant.
- Sonunda, biz, o eski püskü lokantada yemek yemeyi sona erdirdik.
The shabby compartment remained vacant.
- Eski püskü kompartıman boş kaldı.
Older carpets are more valuable than newer carpets.
- Eski halılar yeni halılardan daha değerlidir.
Which is older, this book or that one?
- Hangisi daha eskidir, bu kitap mı yoksa şu mu?
This government is really putting the clock back.
- Bu hükümet gerçekten eskiye dönüş yapıyor.
The old church on the hill dates back to the twelfth century.
- Tepenin üstündeki eski kilise on ikinci yüzyıla kadar uzanmaktadır.
Whom the gods love die young, was said of yore.
- Tanrıların sevdikleri genç ölür, denirmiş eskiden.
Whom the gods love die young, was said of yore.
- Tanrıların sevdiği insan genç ölür, demiş eskiler.
I'm a bit old-fashioned.
- Ben biraz eski kafalıyım.
Tom certainly has some pretty old-fashioned ideas.
- Tom'un kesinlikle bazı oldukça eski-moda fikirleri var.
Now that we've bought new furniture for the room, why not throw away this old, worn-out furniture?
- Madem ki oda için yeni mobilya aldık,neden bu eski, yıpranmış mobilyayı atmıyoruz?
Modern cars differ from the early ones in many ways.
- Modern arabalar birçok yönden eski olanlardan farklıdır.
Tom Skeleton, the ancient stage doorkeeper, sat in his battered armchair, listening as the actors came up the stone stairs from their dressing rooms.
- Tarihi sahne kapıcısı, Tom Skeleton, eskimiş koltuğunda oturdu, aktörlerin soyunma odalarından taş merdivenlerden yukarı gelirken dinledi.
We’ve all heard of outdated laws that remain on the books from earlier times, many of which are good for a few laughs.
- Hepimiz eski zamanlardan kitaplarda kalan eski yasaları duyduk, bunların çoğu birkaç kahkaha için iyidir.
He came a little earlier than he used to.
- Eskisinden biraz daha erken geldi.
We’ve all heard of outdated laws that remain on the books from earlier times, many of which are good for a few laughs.
- Hepimiz eski zamanlardan kitaplarda kalan eski yasaları duyduk, bunların çoğu birkaç kahkaha için iyidir.
Tom has no prior criminal record.
- Tom'un eski suç kaydı yok.
This former child actor later became a drug addict.
- Bu eski çocuk oyuncu daha sonra bir uyuşturucu bağımlısı oldu.
Tom always gives the same old excuse for being late for school.
- Tom okula geç kaldığı için her zaman aynı eski bahaneyi verir.
Students have complained about homework assignments since time immemorial.
- Öğrenciler çok eski zamanlardan beri ev ödevleri hakkında yakınıyorlar.
I'm willing to let bygones be bygones.
- Eski defterleri kapatmaya hazırım.
Sometimes Tom came to meet his old friends.
- Bazen Tom eski dostlarıyla görüşmeye geliyordu.
In Japan, we still sometimes see someone use an abacus, but not as often as we used to.
- Japonya'da hala bazen birinin abaküs kullandığını görüyoruz, ancak eskisi kadar sık değil.
He didn't give us his previous employment record.
- O bize eski iş kaydını vermedi.
But where are the snows of olden days?
- Ama eski günlerin karları nerede?
This old book is quite out of date.
- Bu eski kitap oldukça demode.
Because I am a student of old language.
- Çünkü ben eski bir dil öğrencisiyim.
He threw away a bunch of old letters.
- Bir sürü eski mektup attı.
Your computer is obsolete. You need to buy a new one.
- Bilgisayarınız eskimiş. Yeni bir tane almalısınız.
This is an obsolete usage.
- Bu eski bir kullanımdır.
The former president of South Africa has passed away.
- Güney Afrika'nın eski devlet başkanı vefat etti.
Is this a vintage car?
- Bu eski model bir araba mı?
I bought it at the vintage clothing store.
- Onu eski giysi dükkanından aldım.
Contemporary Persian poems haven’t been known in west world as well as ancient ones.
- Eski olanlarının yanı sıra çağdaş Farsça şiirler batı dünyasında bilinmemektedir.
The ancient Greeks knew as much about the solar system as we do.
- Eski Yunanlar güneş sistemi hakkında bizim bildiğimiz kadar çok şey biliyorlardı.
Laser rays are used in the restoration of ancient works.
- Lazer ışınları eski eserlerin restorasyonunda kullanılmaktadır.
Linda does not dance much now, but I know she used to a lot.
- Linda şimdi çok dans etmiyor fakat eskiden çok dans ettiğini biliyorum.
France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
- Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
In the end, we ended up eating at that shabby restaurant.
- Sonunda, biz, o eski püskü lokantada yemek yemeyi sona erdirdik.
The shabby compartment remained vacant.
- Eski püskü kompartıman boş kaldı.
Let's get together and talk about old times.
- Buluşalım ve eski zamanlardan bahsedelim.
Let's talk about old times.
- Eski zamanlar hakkında konuşalım.
his ex lover ilsa.
The good old friends will stand by your side.
- İyi eski dostlar yanınızda duracaktır.
You shouldn't neglect good old friends.
- İyi eski dostları ihmal etmemelisiniz.
We need to hire new workers, the old ones have been fired.
- Yeni işçiler istihdam etmemiz gerekiyor, eskiler kovuldu.
I can't understand why people are frightened of new ideas. I'm frightened of the old ones.
- İnsanların yeni fikirlerden neden korktuklarını anlayamıyorum. Ben eskilerinden korkarım.