Mary olağandışı notlar aldı.
- Mary got extraordinary grades.
Olağandışı bir şey görürsen polisi ara.
- Call the police if you see any extraordinary situation.
Tom olağanüstü hızı olan bir atlettir.
- Tom is an athlete with extraordinary speed.
Tom'un olağanüstü dereceleri var.
- Tom got extraordinary grades.
Davranışınız çok sıradışı.
- Your behavior is too extraordinary.
Mary sıradışı bir kadındı.
- Mary was an extraordinary woman.
Bir şey okumayan bir kişi görülmemiş bir kolaylıkla aldatılabilir.
- A person never reading anything may be fooled with an extraordinary easiness.
Bu olağan dışı bir hava.
- This is unusual weather.
Sanırım o olağan dışı.
- I take it that's unusual.
Telefon soygunu alışılmadık bir şekilde engellendi.
- Phone robbery thwarted in unusual manner.
Tom bu gece alışılmadık biçimde geveze.
- Tom is unusually talkative tonight.
Sami kendini biraz garip hissediyordu.
- Sami was feeling a bit unusual.
Tom'un bazı çok olağandışı deneyimleri vardı.
- Tom had some very unusual experiences.
Onun gece geç saatlere kadar yatmamasının olağandışı olduğunu düşündüm.
- I thought it was unusual that he was up so late at night.
Konuşman için tuhaf bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
- You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
Bana sorarsan, o biraz tuhaf.
- If you ask me, she's a little unusual.
... Massachusetts did something quite extraordinary, elected a Republican senator to stop "Obamacare," ...
... But it's an extraordinary ecosystem achievement. ...