Lütfen önümüzdeki Cuma gel.
- Please come next Friday.
Önümüzdeki kış buraya tekrar gelmek istiyorum.
- I want to come here next winter again.
İşsiz pek çok kişi ile işleri edinmek zordur.
- Jobs are hard to come by with so many people out of work.
Bu günlerde iş edinmek zor.
- Jobs are hard to come by these days.
İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
- Please make an appointment to come in and discuss this further.
İçeri girmek ister misin?
- Do you want to come in?
Birlikte başlamak için buraya gelmemeliydin.
- You shouldn't have come here to begin with.
İçeri gelin. Başlamak üzereyiz.
- Come on in. We're just about to get started.
Tom bugün bizimle olmak için Boston'dan bütün yolu katetti.
- Tom has come all the way from Boston to be with us today.
Ne olursa olsun bir şarkıcı olmak istiyorum.
- I wish to be a singer come what may.
Kısa sürede geri dönmek şartıyla dışarı çıkabilirsin.
- You may go out only if you come back soon.
Tom geldiği yoldan geri dönmek zorunda kaldı.
- Tom had to go back the way he'd come.
Bir UFO gördüğünü mü söylüyorsun? Hadi ama!
- You say you've seen a UFO? Come on!
Hadi ama, içkiler benden.
- Come on, drinks are on me.
Mr. Oh came to Japan to study Japanese.
- Herr Ou ist zum Japanischlernen nach Japan gekommen.
That's why I came late.
- Deshalb bin ich zu spät gekommen.