His family is very large.
- Onun ailesi çok geniştir.
Her family is very large.
- Onun ailesi çok geniş.
I am told he has a broad back.
- Bana onun geniş bir arkası olduğu söylendi.
Good movies broaden your horizons.
- İyi filmler ufkunuzu genişletir.
These insects are widely distributed.
- Bu böcekler geniş bir alana yayıldılar.
The streets of New York are very wide.
- New York'un caddeleri çok geniştir.
The fire caused extensive damage.
- Yangın geniş çaplı hasara neden oldu.
The damage is too extensive.
- Zarar çok geniş çaplıdır.
A vast desert lay before us.
- Geniş bir çöl önümüzde uzanıyor.
Sami loved hiking in the vast Russian wilderness.
- Sami, geniş Rus vahşi doğasında yürüyüşe çıkmayı seviyordu.
This car is spacious and practical.
- Bu araba geniş ve kullanışlı.
Their dining room is very spacious.
- Onların yemek odası çok geniş.
Chastity extended the youth.
- Saflık gençliği genişletti.
They extended their territory by conquest.
- Onlar fetihle bölgelerini genişletti.
A heath is often created or expanded by fire, which prevents the growth of trees.
- Ağaçların büyümesini engelleyen bir fundalık sık sık yangın tarafından oluşturulur ya da genişletilir.
He expanded his research.
- O, araştırmasını genişletti.
His company is extending its business.
- Şirketi işini genişletiyor.
From Sendai I extended my journey to Aomori.
- Seyahatimi Sendai'den Aomori'ye kadar genişlettim.
We should judge matters on a broader basis.
- Meseleleri daha geniş bir temelde yargılamalıyız.
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
- Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.
There is an ample market for this product.
- Bu ürün için geniş bir pazar var.
There's ample room in the attic.
- Çatı katında geniş bir oda var.
When you travel abroad, you feel very expansive, and it's easy to overspend in a mood like that.
- Yurt dışına seyahat ettiğinde çok geniş hissedersin. Böyle bir ruh hali içinde fazla para harcamak kolaydır.
He wants to reach a wider audience.
- O daha geniş bir izleyiciye ulaşmak istiyor.
A polarized plug has two blades with one wider than the other.
- Bir polarize fişin biri diğerinden daha geniş olan iki ağzı vardır.
China is larger than Japan.
- Çin, Japonya'dan daha geniştir.
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
- Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.
I'm wearing a jacket with capacious pockets.
- Ben geniş cepli bir ceket giyiyorum.
Tom opened his mouth wide.
- Tom onun ağzını geniş açtı.
Tom's eyes opened wide.
- Tom'un gözleri geniş açıldı.
New York'un caddeleri çok geniş.
- New York'un caddeleri çok geniştir.
New York'un caddeleri çok geniştir.
- New York'un caddeleri çok geniş.
New York'un caddeleri çok geniştir.
- New York'un caddeleri çok geniş.
New York'un caddeleri çok geniş.
- New York'un caddeleri çok geniştir.