Definition of genişlet in Turkish English dictionary
- (Bilgisayar) enhance
- (Bilgisayar) stretch
Stretch the pizza with your hands.
- Pizzayı elinizle genişletin.
- (Bilgisayar) extend
She wants to extend the no-smoking area.
- O, sigara içilmeyen alanı genişletmek istiyor.
The city wants to extend the road.
- Şehir yolu genişletmek istiyor.
- (Bilgisayar) scale
- (Bilgisayar) extract
- widen
They widened the road.
- Onlar yolu genişletti.
He widened his small circle of friends.
- O, küçük arkadaş çevresini genişletti.
- {f} widened
He widened his small circle of friends.
- O, küçük arkadaş çevresini genişletti.
They widened the road.
- Onlar yolu genişletti.
- dilate
- broaden
Good films broaden our horizons.
- İyi filmler ufuklarımızı genişletir.
Good movies broaden your horizons.
- İyi filmler ufkunuzu genişletir.
- {f} expanded
My attic will be expanded.
- Benim tavan genişletilecek.
I've changed and expanded the text.
- Metni değiştirip genişlettim.
- expand
The workers are expanding the road.
- İşçiler yolu genişletiyor.
With work, we can expand our markets.
- Çalışarak, pazarlarımızı genişletebiliriz.
- genişle
- {f} broadening
- genişle
- expand
Will the universe expand indefinitely?
- Evren sonsuza kadar genişleyecek mi?
With work, we can expand our markets.
- Çalışarak, pazarlarımızı genişletebiliriz.
- genişle
- {f} expanding
The workers are expanding the road.
- İşçiler yolu genişletiyor.
- genişle
- become wide
- seviye genişlet
- (Bilgisayar) expand an outline
