He came back before eight.
- Sekizden önce geri döndü.
He left Japan never to come back.
- O asla geri dönmemek üzere Japonya'dan ayrıldı.
Tom always looks in the rearview mirror before he backs up.
- Tom her zaman geri gitmeden önce dikiz aynasına bakar.
She is backward in expressing her opinion.
- O, fikrini ifade etmede geri kalmış.
The actress fell backward over the stage.
- Aktris, sahne üzerinde geriye düştü.
Why is it easier to park the car backwards than forwards?
- Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
Tom is walking backwards.
- Tom geriye doğru yürüyor.
My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
- Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.
I put the rest of your clothes in the laundry.
- Elbiselerinin geriye kalanını çamaşırhaneye koydum.
I tried to stop him, but he left me behind.
- Onu durdurmaya çalıştım, ama beni geride bıraktı.
They decided to leave extra food behind.
- Ekstra yiyeceği geride bırakmaya karar verdiler.
In hindsight, this was a mistake.
- Geriye dönüp baktığımda, bu bir hataydı.
Tom started the car and put it in reverse.
- Tom arabayı çalıştırdı ve onu geri vitese aldı.
The clock is ten minutes slow.
- Saat on dakika geri kalmış.
My watch is five minutes slow.
- Saatim beş dakika geri kalmış.
Tom is back in his office.
- Tom ofisine geri döndü.
Tom told Mary to put the hammer back into the toolbox when she was finished using it.
- Tom Mary'ye kullanmayı bitirdiğinde çekici alet çantasına geri bırakmasını söyledi.
In the end, the Germans were forced to withdraw.
- Sonunda, Almanlar geri çekilmeye zorlandı.
She will return within an hour.
- O bir saat içinde geri dönecektir.
They cut the fins and tossed back the remainder of the living shark in the ocean.
- Onlar okyanusta yaşayan köpek balıklarının yüzgeçlerini kestiler ve geri kalanını geri attılar.
Tom spent the remainder of the night thinking about Mary.
- Tom gecenin geri kalanını Mary'yi düşünerek geçirdi.
It is easier to catch an escaped horse than to take back an escaped word.
- Kaçmış bir atı yakalamak söylenmiş bir sözü geri almaktan daha kolaydır.
I will find a way to repay you.
- Sana geri ödemek için bir yol bulacağım.
You've got a minute to go and return.
- Gidip geri dönmek için bir dakikan var.
In order to return to our era, what should we do?
- Çağımıza geri dönmek için ne yapmalıyız?
Tom had to politely decline.
- Tom kibarca geri çevirmek zorunda kaldı.
It stands to reason that I should decline the offer.
- Öneriyi geri çevirmek zorunda olmam makul görünüyor.
The police had to retrieve the murder weapon to prove Dan's guilt.
- Polis Dan'ın suçunu kanıtlamak için cinayet silahını geri almak zorundaydı.
They had no alternative but to retreat.
- Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
The army had to retreat.
- Ordu geri çekilmek zorunda kaldı.
Please review the contents and provide any appropriate feedback.
- Lütfen içeriği gözden geçiriniz ve herhangi uygun bir geri bildirim veriniz.
Do you have any feedback for us?
- Bizim için herhangi bir geri bildiriminiz var mı?
Tom started the car and put it in reverse.
- Tom arabayı çalıştırdı ve onu geri vitese aldı.
It took me a whole year to recover my health.
- Sağlığımı geri kazanmak tam bir yılımı aldı.
I would like to leave this town and never come back.
- Ben bu şehri terk etmek istiyorum ve asla geri gelmek istemiyorum.
Dick promised to come back by three o'clock.
- Dick, saat üçe kadar geri gelmek için söz verdi.
In 1900 he left England, never to return.
- 1900 yılında İngiltere'den ayrıldı, asla geri dönmedi.
Dave never returned to school again.
- Dave asla tekrar okula geri dönmedi.
Chile is waiting for your return!
- Şili senin geri dönüşünü bekliyor!
Do you have a return ticket to Japan?
- Japonya'ya geri dönüş biletin var mı?
The symptoms haven't returned.
- Semptomlar geri gelmedi.
The more food you eat, the less we have to bring back. So eat as much as you want!
- Ne kadar çok yemek yersen o kadar az geri getirmek zorunda kalırız. Bu yüzden istediğin kadar çok ye!
I had to go back to Boston without Tom.
- Boston'a Tom'suz geri gitmek zorunda kaldım.
Tom really misses America and he wants to go back.
- Tom Amerika'yı gerçekten özlüyor ve geri gitmek istiyor.
You look like an imbecile.
- Bir geri zekalı gibi görünüyorsun.
I never realized that Tom is such a moron.
- Tom'un bu kadar geri zekalı olduğunu hiç anlamadım.
My brother is a moron.
- Erkek kardeşim bir geri zekalı.
Tom had to go back to Boston.
- Tom Boston'a geri dönmek zorunda kaldı.
Do you think I'm too old to go back to school?
- Benim okula geri dönmek için çok fazla yaşlı olduğumu düşünüyor musunuz?
Tom had to go back to Boston.
- Tom Boston'a geri dönmek zorunda kaldı.
Do you think I'm too old to go back to school?
- Benim okula geri dönmek için çok fazla yaşlı olduğumu düşünüyor musunuz?
The returning soldiers were commended for their bravery in battle.
- Geri dönen askerler savaştaki cesaretleri nedeniyle övüldüler.
Do you think I'm too old to go back to school?
- Benim okula geri dönmek için çok fazla yaşlı olduğumu düşünüyor musunuz?
Tom had to go back to Boston.
- Tom Boston'a geri dönmek zorunda kaldı.
You may go out only if you come back soon.
- Kısa sürede geri dönmek şartıyla dışarı çıkabilirsin.
I don't want to come back here ever again.
- Bir daha asla buraya geri dönmek istemiyorum.
Tom asked Mary to stay, but she had to get back to work.
- Tom Mary'den kalmasını rica etti fakat o işe geri dönmek zorundaydı.
Tom has to get back to work.
- Tom işe geri dönmek zorunda.
He has made a turnaround of a hundred and eighty degrees.
- O, yüz seksen derecelik bir geri dönüş yaptı.
Sami wants to come back to this house.
- Sami bu eve geri gelmek istiyor.
I want to come back to Boston.
- Boston'a geri gelmek istiyorum.
I was very glad to get back.
- Geri gelmekten çok memnundum.
Peace-keeping troops moved in to restore calm after the battle.
- Barış birlikleri sakinliği geri getirmek için taşındı.
You'd better go back home now.
- Şimdi eve geri gitsen iyi olur.
If you'd told me about it earlier, I could've been free. However, tomorrow I have plans to go back home.
- Bana ondan daha önce bahsetseydin, boş olabilirdim. Fakat yarın eve geri gitme planlarım var.
Do you want the rest of my sandwich?
- Benim sandviçin geri kalanını istiyor musunuz?
You can have the rest.
- Geri kalanları alabilirsin.
I can't keep this watch. I have to give it back to Tom.
- Ben bu saati saklayamam. Ben onu Tom'a geri vermek zorundayım.
You had to give it back to Tom, didn't you?
- Onu Tom'a geri vermek zorundaydın, değil mi?
They had no alternative but to retreat.
- Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
Tom started retreating.
- Tom geri çekilmeye başladı.