The weather was hot. And pretty humid.
- Hava sıcaktı. Ve hava oldukça nemliydi.
Luckily, the weather turned out fine.
- Çok şükür hava düzeldi.
I'm at the airport now.
- Şimdi havaalanındayım.
How long does the airport bus take to the airport?
- Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
The senior citizens' spirits were high in spite of the bad weather.
- Yaşlıların ruhları kötü havaya rağmen yüksekti.
Pilots communicate with airport services by radio.
- Pilotlar telsizle havaalanı hizmetleri ile iletişim kurar.
Is there bus service to the airport?
- Havalimanına otobüs servisi var mı?
The naughty girl assumed an air of innocence.
- Yaramaz kız bir masum havası üstlendi.
The climate here is milder than that of Moscow.
- Buradaki hava Moskova'dakinden daha ılıman.
Today, there is a climate of relative peace in the south-east.
- Bugün, Güneydoğu'da göreceli bir barış havası vardır.
Tom seems to be in no mood to participate.
- Tom katılmak için havasında görünmüyor.
Tom seems to be in no mood to talk.
- Tom konuşmak için havasında görünmüyor.
Rose was blowing bubbles.
- Rose hava kabarcıkları üflüyordu.
When I first met him, I thought he was putting on airs.
- Onunla ilk tanıştığımda onun hava attığını düşündüm.
Tom is always putting on airs.
- Tom her zaman hava atıyor.
Air traffic controllers are under severe mental strain.
- Hava trafik kontrolörleri ağır zihinsel yük altındadırlar.
Will you stop showing off?
- Hava atmayı keser misin?
There were teenagers in the park showing off on their skateboards.
- Parkta kaykaylarında hava atan gençler vardı.
The sky promises fair weather.
- Gökyüzü güzel hava vaadediyor.
It will be cold and the sky will be overcast.
- Hava soğuk olacak ve gökyüzü basık olacak.
The aircraft was conducting aerial reconnaissance.
- Uçak havadan keşif yapıyor.
It is windy today, isn't it?
- Bugün hava rüzgarlı, değil mi?
They were lost at sea, at the mercy of wind and weather.
- Onlar rüzgar ve havanın elinde, denizde kayboldular.
There was a tense atmosphere in the room.
- Odada gergin bir hava vardı.
The hotel has a homey atmosphere.
- Otelin ev gibi havası var.
They study aerospace engineering at the university.
- Onlar üniversitede havacılık mühendisliği okuyorlar.
Leon works for the German Aerospace Center.
- Leon Alman Havacılık ve Uzay Merkezi için çalışıyor.
Music surrounds our lives like air.
- Müzik hayatımızı hava gibi çevreler.
After the fire, the smell of smoke in the air lasted for days.
- Yangından sonra, havadaki duman kokusu günlerce sürdü.
The air smells like spring flowers.
- Hava bahar çiçekleri gibi kokuyor.