Tell Tom everything's fine.
- Tom'a herşeyin yolunda olduğunu söyle.
Maria knows everything there is to know about dairying, having been employed in the field for over 35 years.
- Maria, 35 yılı aşkın bir süredir arazide istihdam edildiği için, sütçülük hakkında herşeyi bilir.
The customer rejected everything that I showed her.
- Müşteri, gösterdiğim her şeyi reddetti.
Don't worry, everything will be OK.
- Üzülmeyin, her şey düzelecek.
He values honor above anything else.
- O, onura her şeyden daha çok değer verir.
I will do anything for you.
- Senin için her şeyi yapacağım.
All that glitters is not gold.
- Parlayan her şey altın değildir.
All you have to do is sign this paper.
- Yapmanız gereken her şey bu evrakı imzalamaktır.
Only God can safely be omnipotent.
- Sadece Tanrı güvenle her şeye gücü yeter olabilir.
Jane Goodall discovered that chimpanzees are omnivorous, not vegetarian.
- Jane Goodall şempanzelerin her şeyi yediklerini, vejetaryen olmadıklarını keşfetti.