As usual, Mike was late for the meeting this afternoon.
- Her zamanki gibi, Mike, bu öğleden sonra toplantı için geç kalmıştı.
He came late as usual.
- O, her zamanki gibi geç geldi.
We expected the routine, but we got the extraordinary.
- Her zamanki gibi olacağını umuyorduk, ama sıra dışı bir durumla karşılaştık.
Grandfather sat in his habitual place near the fire.
- Büyükbaba ateşin yanındaki her zamanki yerine oturdu.
He came late as usual.
- O, her zamanki gibi geç geldi.
I'll meet you at the usual time.
- Her zamanki saatte seni karşılayacağım.
Fill her up with regular. I'll be paying in cash.
- Her zamanki gibi onu fulle. Nakit ödeyeceğim.
To be always honest is not easy.
- Her zaman dürüst olmak kolay değildir.
Mother always gets up early in the morning.
- Anne her zaman sabahları erken kalkar.
Every time I hear that song, I think of my high school days.
- O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
He is stronger than ever.
- O, her zamankinden daha güçlüdür.
Any time will suit me.
- Her zaman bana uygun olacaktır.
An earthquake can happen at any time.
- Bir deprem her zaman olabilir.
Tom always blames me for everything.
- Tom her zaman beni her şey için suçluyor.
Tom always blames Mary for everything.
- Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.
The New York Times reviews her gallery all the time.
- The New York Times onun galerisini her zaman eleştirir.
He stayed there all the time.
- O her zaman orada kaldı.
There's always next year.
- Her zaman gelecek yıl vardır.
Tom was stealing money for the last two years, and Mary knew it all the time.
- Tom son iki yıldır para çalıyordu ve Mary bunu her zaman biliyordu.
She did nothing but cry all the while.
- O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.
He kept smoking all the while.
- O her zaman sigara içmeye devam etti.
As usual, Mike was late for the meeting this afternoon.
- Her zamanki gibi, Mike, bu öğleden sonra toplantı için geç kalmıştı.
He came late as usual.
- O, her zamanki gibi geç geldi.
It feels like I've known you forever.
- Seni her zaman tanıdım gibi geliyor.
He will forever live on in our memories.
- O her zaman anılarımızda yaşayacak.
You can call me at any time.
- Beni her zaman arayabilirsin.
An accident may happen at any time.
- Bir kaza her zaman olabilir.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
- Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.
Every time I hear that song, I think of my high school days.
- O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
It was you all along, wasn't it?
- O her zaman sendin, değil mi?
You are in my heart today as always.
- Bugün her zamanki gibi kalbimdesin.
Tom rose early as always.
- Tom her zamanki gibi erkenden kalktı.
As usual, the physics teacher was late for class.
- Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.
They're late, as usual.
- Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.
You're welcome back anytime.
- Her zaman tekrar gelebilirsin.
If there's anything at all that you don't understand, you can ask me anytime.
- Anlamadığın herhangi bir şey olursa, bana her zaman sorabilirsin.
Mary keeps her laptop with her at all times.
- Mary dizüstü bilgisayarını her zaman yanında bulundurur.
Pay attention to your surroundings at all times.
- Her zaman çevrenize dikkat edin.