if you are on time, you are not late. don't worry, she'll be on time

listen to the pronunciation of if you are on time, you are not late. don't worry, she'll be on time
English - Turkish

Definition of if you are on time, you are not late. don't worry, she'll be on time in English Turkish dictionary

time
zamanı göre ayarlamak
time
zamanını/hızını kaydetmek
time
{i} tempo
time
(Kanun) önel
time
çarpı

Öğretmen çocukları, yaramazlık ettiklerinde ya da çarpım tablolarını ezbere okuyamadıklarında döverdi. - The teacher caned the children if they misbehaved or were unable to recite their times tables.

Dört çarpı beş yirmidir. - Four times five is twenty.

time
dem

Şimdi iyi geceler demenin zamanıdır. - Now it's time to say good night.

O zaman Japonya'da hiç demir yolu yoktu. - There were no railroads at that time in Japan.

time
süre

Oda uzun süredir boş. - The room has been empty for a long time.

Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim. - I haven't seen anything of him for some time.

time
çağ

Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı. - Salt was a rare and costly commodity in ancient times.

O kale eski antik çağda inşa edilmiştir. - That castle was built in ancient times.

time
vakit

Yarın bu vakitte onunla akşam yemeği yiyor olacak. - He will be having dinner with her at this time tomorrow.

Dün akşam iyi bir vakit geçirdim. - I had a good time last evening.

time
{i} zaman

Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar. - Some read books just to pass time.

Zamanın ölçüsü nedir? - What are the measures of time?

time
{f} saat tutmak
time
{f} zamanlama yapmak
time
{i} doğum zamanı
time
{f} süre tutmak
time
{i} zaman, vakit: It'll take a long time. Çok zaman ister. It's time for bed. Artık yatma zamanı geldi. Now's exactly the right time! Şimdi tam
time
{f} zamanlama yap
time
{i} vade
time
(isim) zaman, aralık, vakit, çağ, süre, vade, uygun zaman, doğum zamanı, tempo, kere
English - English
time