Am I allowed to go with Tom?
- Tom'la gitmek için izinli miyim?
Are we allowed to swim here?
- Burada yüzmek için izinli miyiz?
She's off with the flu.
- O, gripten dolayı izinlidir.
I'll be off duty at noon on Saturday.
- Cumartesi öğleyin izinli olacağım.
I thought you were off duty today.
- Ben bugün izinli olduğunu düşündüm.
The policeman was off duty when he was shot to death.
- Polis vurularak öldürüldüğünde izinliydi.
He likes to relax at home with his family when he is on leave from the Air Force.
- O, hava kuvvetlerinden izinli iken ailesiyle birlikte evde dinlenmeyi sever.
He's just gone on leave.
- O az önce izinli gitti.
Tom is permitted to do that.
- Tom bunu yapmak için izinli.
She wanted my permission to use the telephone.
- Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.
Tom allowed Mary to leave early.
- Tom Mary'nin erken ayrılması için izin verdi.
Will you permit us to leave now?
- Şimdi gitmemize izin verir misin?
The teacher permitted the boy to go home.
- Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.
Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
- Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.
I took a paid day off yesterday.
- Dün bir gün ücretli izin aldım.
The boss gave us all a day off.
- Patron hepimize bir günlük izin verdi.
Circumstances do not permit me such a holiday.
- Koşullar bana böyle bir tatil izin vermez.
I am, by no means, allowed to become ill now, tomorrow is my holiday.
- Şimdi hiçbir şekilde hasta olmama izin verilmiyor. Yarın benim tatilim.
Does Tom have a license?
- Tom'un bir izin belgesi var mı?
Why wouldn't you let me get a driver's license?
- Neden ehliyet almama izin vermedin?
His mother will not consent to his going there alone.
- Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
- İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
Why are we allowing this to happen?
- Neden bunun olmasına izin veriyoruz?
I'm allowing you to go.
- Gitmene izin veriyorum.
You will be allowed to use this room tomorrow.
- Yarın bu odayı kullanmana izin verilecek.
The natives were not allowed to enter the district.
- Yerlilerin bölgeye girmesine izin verilmiyor.
I'm going to take my vacation in September rather than July.
- İzinimi temmuzda değil eylülde alacağım.
Workers in France receive four weeks of paid vacation each year.
- Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.
I'm on a paid vacation.
- Ben ücretli izindeyim.
I'm going to take my vacation in September rather than July.
- İzinimi temmuzda değil eylülde alacağım.
I stood aside to let them pass.
- Onların geçmesine izin vermek için kenarda durdum.
Don't let opportunities pass by.
- Fırsatların geçip gitmesine izin vermeyin.
Would you excuse us for a second?
- Bize bir saniye izin verir misin?
Will you excuse me for a moment?
- Bana biraz izin verir misiniz?
Most government workers are on furlough.
- Çoğu hükümet çalışanı izinde.
I will come, weather permitting.
- Hava izin verirse, gelirim.