I sometimes wonder if I am a girl.
- Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
He married a Canadian girl.
- O, Kanadalı bir kızla evlendi.
His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
A good daughter will make a good wife.
- İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
That girl who has long hair is Judy.
- Uzun saçlı o kız Judy'dir.
That girl whose hair is long is Judy.
- Saçı uzun olan kız Judy.
I like roast chicken.
- Fırında kızartılmış tavuğu severim.
I saw a video of a man who can fry chicken without using tongs.
- Maşa kullanmadan tavuk kızartabilen bir adamın videosunu izledim.
He looks like the yellow angry bird.
- O sarı kızgın kuş gibi görünüyor.
The girl released the birds from the cage.
- Kız kuşları kafesten serbest bıraktı.
Since 1990, eleven female students received the award.
- 1990'dan beri on bir kız öğrenci ödül aldı.
The female student that sat in front of the teacher is from Germany.
- Öğretmenin önünde oturan kız öğrenci Almanyalıdır.
I miss my little sister.
- Küçük kız kardeşimi özlüyorum.
In November of 1996, Mars Global Surveyor began a 10 month mission to the Red Planet.
- Mars Global Surveyor Kasım 1996'da kızıl gezegene olan 10 aylık bir göreve başladı.
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
What's your mother's maiden name?
- Annenin kızlık soyadı nedir?
Mary's maiden name is Jackson.
- Mary'nin kızlık soyadı Jackson'dur.
Mary went back to using her maiden name.
- Mary tekrar kızlık adını kullanmaya başladı.
Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw.
- Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.
I saw a video of a man who can fry chicken without using tongs.
- Maşa kullanmadan tavuk kızartabilen bir adamın videosunu izledim.
Tom gave his daughter a stuffed bunny.
- Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.
Mary wore bunny slippers.
- Mary kız terlikleri giydi.
The girls wore grass skirts and had flowers around their necks.
- Kızlar çim etekler giyiyordu ve boyunlarında çiçekler vardı.
Do those girls wear white skirts?
- O kızlar beyaz etek mi giyiyor?
There was once upon a time an old Queen whose husband had been dead for many years, and she had a beautiful daughter.
- Biz zamanlar kocası yıllar önce ölmüş olan yaşlı bir kraliçe vardı ve onun da güzel bir kızı vardı.
Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters.
- Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.
They may feel some resentment.
- Biraz kızgınlık hissedebilirler.
I feel resentment against your unwarranted criticism.
- Haksız eleştirine karşı kızgınlık hissediyorum.
In the Torah Lot offers his virgin daughter's to be gang raped.
- Tevrat'ta Lut, bakire kızını toplu tecavüze uğraması için sunuyor.
Are you still a virgin?
- Hâlâ kız oğlan kız mısın?
I sometimes wonder if I am a girl.
- Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
Jill is the only girl in our club.
- Jill Kulübümüzde tek kız.
He introduced his sister to me.
- O, bana kız kardeşini tanıttı.
Yesterday my sister went to Kobe.
- Dün kız kardeşim Kobe'ye gitti.
Tom always wanted a daughter.
- Tom her zaman bir kız evlat istedi.
The daughter brushes her hair.
- Kız evlat saçını fırçalar.
My niece is attractive and mature for her age.
- Kız yeğenim yaşına göre çekici ve olgundur.
I have a niece. She goes to the same school as Mary.
- Bir kız yeğenim var. O, Mary ile aynı okula gider.
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
How can you be sure your girlfriend isn't faking her orgasms?
- Kız arkadaşının orgazm takliti yapmadığından nasıl emin olabilirsin?
He proposed to his girl friend with a ring he had stolen from a local jewelry.
- O yerel bir kuyumcudan çaldığı bir yüzükle kız arkadaşına evlenme teklif etti.
Mary is a girly girl.
- Mary kız gibi bir kız.
Mary is not a girly girl.
- Mary kız gibi bir kız değil.
She's selling Girl Scout cookies.
- O, kız izci kurabiyeleri satıyor.
Mary earned many badges as a girl scout.
- Mary bir kız izci olarak birçok başarı madalyası kazandı.
There's no doubt that the Maiden's Tower is a symbol of Istanbul, Turkey.
- Hiç şüphe yok ki Kız Kulesi İstanbul'un simgelerinden birisidir.
The teacher made all of his female students fall in love with him.
- Öğretmen, kız öğrencilerinin hepsinin ona aşık olmasını sağladı.
That female student is American.
- O kız öğrenci Amerikalıdır.
There's no doubt that the Maiden's Tower is a symbol of Istanbul, Turkey.
- Hiç şüphe yok ki Kız Kulesi İstanbul'un simgelerinden birisidir.
Tom watched his granddaughters dance.
- Tom kız torunlarının dansını izledi.
The old lady smiled at her granddaughter.
- Yaşlı bayan kız torununa gülümsedi.
Mary is smarter than most girls her age.
- Mary onun yaşındaki çoğu kız çocuğundan daha zekidir.
Many boys and girls were present.
- Birçok erkek ve kız çocuğu vardı.
I ran into your girlfriend.
- Kız arkadaşına doğru koştum.
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
Tom doesn't have a steady girlfriend.
- Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı yok.
Do you have a steady girlfriend?
- Sürekli çıktığın bir kız arkadaşın var mı?
She remained a spinster all her life.
- Hayatı boyunca bir kız kurusu kaldı.
She goes to a girls' high school.
- O, bir kız lisesine gidiyor.
He teaches in a girls' high school.
- O bir kız lisesinde öğretmenlik yapıyor.
She showed me a picture of her mother as a schoolgirl.
- O bana annesinin bir kız öğrenci olarak resmini gösterdi.
Tom giggled like a schoolgirl.
- Tom bir kız öğrenci gibi kıkırdadı.
The waitress flirted with Tom thinking that he'd leave her a larger tip.
- Garson kız onun ona daha fazla bahşiş bırakacağını düşünerek Tom'la kırıştırıyordu.
Dan befriended one of the waitresses.
- Dan garson kızlardan birine yardım etti.
My sister likes sweets.
- Kız kardeşim şekerleri sever.
He deprived my little sister of all her toys.
- O benim kız kardeşimi oyuncaklarından etti.
You should visit the maiden tower when you go to Istanbul.
The girls are as busy as bees.
- Kızlar, arılar kadar meşguldür.
Bob felt embarrassed when he was treated in front of some girls.
- Bob bazı kızların önünde tedavi edildiği için utandı.
Tom's wife was a cheerleader.
- Tom'un karısı bir ponpon kızdı.
Do you think Mary is too fat to be a cheerleader?
- Mary'nin bir ponpon kız olamayacak kadar şişman olduğunu düşünüyor musun?
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
The two men competed for the young maiden's heart.
- İki adam genç kızın kalbi için yarıştı.
Who is the pretty girl sitting beside Jack?
- Jack'in yanında oturan güzel kız kim?
Look at the tall pretty girl standing there.
- Orada duran uzun boylu güzel kıza bak.
Tom giggled girlishly.
- Tom kız gibi kıkırdadı.
The blonde girl has a really nice cleavage.
- Sarışın kızın gerçekten güzel bir göğüs dekoltesi var.
Do you know who that tall blonde girl in green is?
- Yeşil giyinmiş, o uzun boylu sarışın kızın kim olduğunu biliyor musun?