She just had to use her Puss-In-Boots look and I was her devoted servant.
- O sadece Çizmeli Kedi görüntüsünü kullanmak zorunda kaldı. Ben onun sadık uşağıydım.
The knife was so dull that I couldn't cut the meat with it and I had to use my pocketknife.
- Bıçak o kadar kördü ki onunla eti kesemedim ve benim çakımı kullanmak zorunda kaldım.
Harnessing the power of the tides could be very helpful to coastal communities.
- Gelgitin gücünü kullanmak kıyı topluluklarına çok yardımcı olabilir.
We have to take that chance.
- Biz o fırsatı kullanmak zorundayız.
We have to take the stairs, because the elevator is being repaired.
- Merdivenleri kullanmak zorundayız, çünkü asansör tamir ediliyor.
I wish to exercise my right to remain silent.
- Sessiz kalma hakkımı kullanmak istiyorum.
It is forbidden to smoke.
- Sigara kullanmak yasaktır.
Using the horn at night should be avoided. At night, flash the headlights instead.
- Geceleri korna kullanmaktan kaçınılmalı. Gece onun yerine farları yak.
I don't like to drive.
- Araba kullanmaktan hoşlanmıyorum.
It is a colossally bad idea to drive without a driver's license.
- Ehliyetsiz araba kullanmak, çok kötü bir fikirdir.
Of course, a license is needed to operate a crane.
- Elbette, vinç kullanmak için bir lisans gerekli.
Tom doesn't have enough experience to operate a train.
- Tom bir treni kullanmak için yeterli deneyime sahip değildir.
Compared with the old model, this is far easier to handle.
- Eski modelle karşılaştırıldığında bunu kullanmak çok daha kolaydır.
It is dangerous to ride a motorbike without a helmet.
- Kasksız motosiklet kullanmak tehlikelidir.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
Don't use all the hot water.
- Sıcak suyun tümünü kullanma.
Aren't you old enough to vote?
- Oy kullanmak için yeterince yaşlı değil misin?
Tom said Mary was too young to vote.
- Tom, Mary'nin oy kullanmak için çok genç olduğunu söyledi.
I never want to drive in Boston again.
- Boston'da bir daha araba kullanmak istemiyorum.
I don't like to drive.
- Araba kullanmaktan hoşlanmıyorum.
You should try to form the habit of using your dictionaries.
- Sözlüklerini kullanma alışkanlığı oluşturmaya gayret etmelisin.
He broke the machine by using it incorrectly.
- O, yanlış kullanarak makineyi bozdu.
The handling of dynamite is dangerous.
- Dinamit kullanmak tehlikelidir.
She is used to handling this machine.
- O, bu makineyi kullanmaya alışıktır.
I told her to wear sunblock.
- Ona güneş kremi kullanmasını söyledim.
Mary doesn't wear cheap perfume.
- Mary ucuz parfüm kullanmaz.
You used a condom for birth control, right?
- Doğum kontrolü için bir prezervatif kullandın, değil mi?
The gym is used for the ceremony.
- Spor salonu, tören için kullanıldı.
Are you currently registered to vote?
- Şu an oy kullanmak için kayıtlı mısınız?
Tom said Mary was too young to vote.
- Tom, Mary'nin oy kullanmak için çok genç olduğunu söyledi.
I used to use Twitter, but then found it a bit boring, so I stopped using it.
- Twitter'ı kullanırdım, fakat sonra onu sıkıcı biraz buldum, bu yüzden onu kullanmayı durdurdum.
I haven't used French in a long time and I've forgotten a lot of words.
- Uzun süredir Fransızcayı kullanmadım ve birçok kelime unuttum.
It took me some time to learn how to drive a car.
- Araba kullanmayı öğrenmek biraz vaktimi aldı.
I don't like to drive.
- Araba kullanmaktan hoşlanmıyorum.
Application developers decided to use a functional programming language.
- Uygulama geliştiricileri bir fonksiyonel programlama dili kullanmaya karar verdi.
Don't use all the hot water.
- Sıcak suyun tümünü kullanma.
They don't use chairs or tables.
- Onlar sandalye ya da masa kullanmazlar.
We have two unused rooms in our house.
- Evimizde kullanmadığımız iki oda var.
Some people try to gain advantage by exploiting their personal contacts.
- Bazı insanlar kendi kişisel bağlantılarını kullanarak avantaj kazanmaya çalışır
I want you to utilize that object.
- O nesneyi kullanmanı istiyorum.
Atomic energy can be utilized for peaceful purposes.
- Atom enerjisi barışçıl amaçlarla kullanılabilir.
It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
- O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
I used to use Twitter, but then found it a bit boring, so I stopped using it.
- Twitter'ı kullanırdım, fakat sonra onu sıkıcı biraz buldum, bu yüzden onu kullanmayı durdurdum.
You should make use of this chance.
- Bu şansı kullanmalısınız.
Next time I switch jobs, I need work that will let me make use of the experience I've gained up to now.
- Gelecek sefer iş değiştireceğim. Benim şu ana kadar kazandığım deneyimi kullanmama izin verecek işe ihtiyacım var.
Windows is the most used operating system in the world.
- Dünyada en çok kullanılan işletim sistemi Windows'tur.
Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
- Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
The police found two crushed mobile phones in a trash can near the site of the killings and are attempting to exploit the data contained in them.
- Polis cinayetlerin bulunduğu yere yakın bir çöp kutusunda ezilmiş iki cep telefonu buldu ve onların içerdikleri veriyi kullanmaya çalışıyor.
Some people try to gain advantage by exploiting their personal contacts.
- Bazı insanlar kendi kişisel bağlantılarını kullanarak avantaj kazanmaya çalışır
Sami was wielding a knife.
- Sami bir bıçak kullanıyordu.
Do you know how to wield an épée?
- Epeyi nasıl kullanacağını biliyor musun?
Mary used her fork to play with the food on her plate.
- Mary çatalını tabağındaki yemekle oynamak için kullandı.
Notice how the player uses his elbows.
- Oyuncunun dirseğini nasıl kullandığına dikkat edin.
However, what's interesting is that whilst there are people whose computer use has become a problem, there are also people who have recovered from illness because of using computers.
- Ancak, bazı insanlar bilgisayar kullanmaktan hasta olurken, bazı insanların bilgisayar kullanarak iyileşmeleri ilginçtir.
In order to use a computer, you must learn to type.
- Bilgisayar kullanmak için yazmayı öğrenmelisin.
You should try to form the habit of using your dictionaries.
- Sözlüklerini kullanma alışkanlığı oluşturmaya gayret etmelisin.
I used to use Twitter, but then found it a bit boring, so I stopped using it.
- Twitter'ı kullanırdım, fakat sonra onu sıkıcı biraz buldum, bu yüzden onu kullanmayı durdurdum.
I wish to exercise my right to remain silent.
- Sessiz kalma hakkımı kullanmak istiyorum.
Everyone should exercise their right to vote.
- Herkesin oy hakkını kullanması gerekir.
Tom has been driving without a license since he was thirteen.
- Tom, on üç yaşından beri ehliyetsiz araba kullanmakta.
Driving a car is really very simple.
- Araba kullanmak gerçekten çok basit.