Yağmur nedeniyle toplantı iptal edildi.
- The meeting was canceled because of the rain.
Toplantıyı şimdi başlatalım mı?
- Shall we start the meeting now?
Miting gerçekten iyi gitti.
- The meeting went really well.
Tom gelinceye kadar mitinge başlamayacağız.
- We won't start the meeting until Tom comes.
Tom'un patronuyla buluşması gerilimli idi.
- Tom's meeting with his boss was very tense.
Eski arkadaşımla buluşmak çok hoştu.
- Meeting my old friend was very pleasant.
Seninle görüşmeyi iple çekiyorum.
- I've been looking forward to meeting you, Tom.
Beni tanıyormuş gibi davranıyorsun; bu bizim ilk görüşmemiz!
- You're acting like you know me; this is the first time we're meeting!
Onu karşılamak amacıyla oraya gittim.
- I went there for the purpose of meeting him.
Şirketimizin ilk önceliği, müşterilerimizin ihtiyaçlarını karşılamaktır.
- Our company's first priority is meeting our customers' needs.
Ben, atletizm karşılaşmalarına katıldım.
- I took part in the athletic meeting.
Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
- Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
Bir dahaki sefere bir buluşma yeri kararlaştıracağız.
- Next time we'll agree on a meeting place.
Meg Tom'la tekrar buluşmaktan mutluydu.
- Meg was happy about meeting Tom again.
Tom Mary ile yeniden buluşmak için istekli.
- Tom is eager to meet Mary again.
Sanki onun benimle karşılaşmaktan çekindiğini hissettim.
- I felt as if he shrank from meeting me.
Yolda onunla karşılaşmaktan kaçındı.
- He avoided meeting her on the way.
O dün gece onu karşılamak için söz verdi.
- She promised to meet him last night.
Dünyanın pek çok yerinde, herkesin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli yiyecek yoktur.
- In many parts of the world, there is not enough food to meet everyone's needs.
O seninle tanışmak istiyor.
- He wants to meet you.
Herkes seninle tanışmak istiyor.Sen ünlüsün!
- Everyone wants to meet you. You're famous!
Görüşmek istediğim Tom'dur.
- It's Tom I want to meet.
Ben kısa sürede seninle tekrar görüşmek için sabırsızlanıyorum.
- I look forward to meeting you again soon.
Bir dahaki sefere bir buluşma yeri kararlaştıracağız.
- Next time we'll agree on a meeting place.
Boston'a gelmemin nedeni, evlenmeyi umduğum kadına rastlamaktır.
- The reason I came to Boston is to meet the woman I hope to marry.
Sana rastlamak ne güzel. Ben bir karıncayiyenim.
- Pleased to meet you. I am an anteater.
Atletizm yarışması 15 Ekim'de düzenlendi.
- The athletic meet took place on October 15.
Atletik yarışma gelecek haftaya kadar ertelendi.
- The athletic meet was put off until next week.
Tom geçimini yapmak için çabaladı.
- Tom struggled to make ends meet.
Bir toplantı yapmak üzereyiz.
- We're about to have a meeting.
Beni istasyonda karşılamayı unutma.
- Do not forget to meet me at the station.
Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
- When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
Şehir merkezinde buluşabiliriz. Bu sizin için uygun olur mu?
- We could meet downtown. Would that be convenient for you?
Toplantımız için uygun zaman bulabilir misin?
- Can you find suitable time for our meeting?
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet him at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet him at the coffee shop.
Ben sizinle karşılamaya can atıyorum.
- I've been anxious to meet you.
Dünyanın pek çok yerinde, herkesin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli yiyecek yoktur.
- In many parts of the world, there is not enough food to meet everyone's needs.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet her at the coffee shop.
Paris'te onunla buluşma şansım vardı.
- I had a chance to meet him in Paris.
Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.
- Rain or shine, the athletic meet will be held.
O, atletizm karşılaşmasına katıldı.
- He took part in the athletic meeting.
They came together in a chance meeting on the way home from work.
We need to have a meeting about that soon.
Earthquakes occur at the meeting of tectonic plates.
What has the meeting decided.
OK, let's arrange a meet with Tyler and ask him.
And therewythall they spurred their horsys, and mette togydirs so harde that Sir Epynogrys smote downe Sir Dynadan.
Shall we meet at 8 p.m in our favorite chatroom?.
I met with them several times.
The right wing of the car met the column in the garage, leaving a dent.
The forest meets the sea along this part of the coast.
pleased to meet you.
Would you meet her?.
England and Holland will meet in the final.
... who is incapable of meeting the marketplace needs ...
... uh... and in the house behalf of to this meeting ...