Tom Mary ile yeniden buluşmak için istekli.
- Tom is eager to meet Mary again.
Eski arkadaşımla buluşmak çok hoştu.
- Meeting my old friend was very pleasant.
Dün gece Bay A bugünkü toplantıya katılamayacağını söylemek için beni aradı.
- Last night, Mr. A called me up to say he couldn't attend today's meeting.
Toplantıyı şimdi başlatalım mı?
- Shall we start the meeting now?
Sanki onun benimle karşılaşmaktan çekindiğini hissettim.
- I felt as if he shrank from meeting me.
Yolda onunla karşılaşmaktan kaçındı.
- He avoided meeting her on the way.
Seninle görüşmeyi iple çekiyorum.
- I've been looking forward to meeting you, Tom.
Beni tanıyormuş gibi davranıyorsun; bu bizim ilk görüşmemiz!
- You're acting like you know me; this is the first time we're meeting!
O dün gece onu karşılamak için söz verdi.
- She promised to meet him last night.
Babamı karşılamak için havaalanına gittim.
- I went to the airport to meet my father.
Peter, çocuksu kızlardan bıktı ve gerçekten olgun bir kadınla tanışmak istedi.
- Peter was fed up with childish girls and wanted to meet a really mature woman.
Bir gün gerçekten başka bir Esperantist ile tanışmak istiyorum.
- I really would like to meet another Esperantist some day...
Tom gelinceye kadar mitinge başlamayacağız.
- We won't start the meeting until Tom comes.
Tom mitinge katılmak için Mary'ye ihtiyaç olduğunu düşünmez.
- Tom doesn't think there is any need for Mary to attend the meeting.
Görüşmek istediğim Tom'dur.
- Tom is the one I want to meet.
Görüşmek istediğim Tom'dur.
- It's Tom I want to meet.
Eski arkadaşımla buluşmak çok hoştu.
- Meeting my old friend was very pleasant.
Meg Tom'la tekrar buluşmaktan mutluydu.
- Meg was happy about meeting Tom again.
Sizin gibi hoş insanlara rastlamak enderdir.
- It's rare to meet nice people like you.
Sana rastlamak ne güzel. Ben bir karıncayiyenim.
- Pleased to meet you. I am an anteater.
Onu karşılamak amacıyla oraya gittim.
- I went there for the purpose of meeting him.
Şirketimizin ilk önceliği, müşterilerimizin ihtiyaçlarını karşılamaktır.
- Our company's first priority is meeting our customers' needs.
Yarın atletik yarışmaya katılmamız gerekiyor.
- We are supposed to take part in the athletic meet tomorrow.
Atletizm yarışması 15 Ekim'de düzenlendi.
- The athletic meet took place on October 15.
Bir toplantı yapmak üzereyiz.
- We're about to have a meeting.
Michael geçim yapmak için zor bir süreç geçirdi.
- Michael had a hard time making ends meet.
Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.
- Rain or shine, the athletic meet will be held.
Otel beklentilerini karşıladı mı?
- Did that hotel meet your expectations?
Şehir merkezinde buluşabiliriz. Bu sizin için uygun olur mu?
- We could meet downtown. Would that be convenient for you?
Japonya'da biriyle karşılaştığında başla selamlamak uygundur.
- In Japan, it is proper to bow when you meet someone.
Paris'te onunla buluşma şansım vardı.
- I had a chance to meet him in Paris.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet her at the coffee shop.
Karşılaşmamız oldukça raslantıydı.
- Our meeting was quite accidental.
Sanki onun benimle karşılaşmaktan çekindiğini hissettim.
- I felt as if he shrank from meeting me.
O dün gece onu karşılamak için söz verdi.
- She promised to meet him last night.
Biz şirketimizin atletizm karşılamasına katıldık.
- We participated in the athletic meet of our company.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet her at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet him at the coffee shop.
O, atletizm karşılaşmasına katıldı.
- He took part in the athletic meeting.
Ben, atletizm karşılaşmalarına katıldım.
- I took part in the athletic meeting.
Bir dahaki sefere bir buluşma yeri kararlaştıracağız.
- Next time we'll agree on a meeting place.
OK, let's arrange a meet with Tyler and ask him.
And therewythall they spurred their horsys, and mette togydirs so harde that Sir Epynogrys smote downe Sir Dynadan.
Shall we meet at 8 p.m in our favorite chatroom?.
I met with them several times.
The right wing of the car met the column in the garage, leaving a dent.
The forest meets the sea along this part of the coast.
pleased to meet you.
Would you meet her?.
England and Holland will meet in the final.
They came together in a chance meeting on the way home from work.
We need to have a meeting about that soon.
Earthquakes occur at the meeting of tectonic plates.
What has the meeting decided.
... And so I had a series of meetings on Saturdays ...
... management meetings and PR meetings, and so many things that are so outside of music, ...