Tom looks magnificent. - Tom muhteşem görünüyor.

Baudelaire's poetry is magnificent. - Baudelaire'in şiirleri muhteşemdir.

It would be splendid if we could go there, wouldn't it? - Biz oraya gidebilsek muhteşem olurdu, değil mi?

The player made a splendid comeback. - Oyuncu muhteşem bir dönüş yaptı.

It was quite spectacular. - O oldukça muhteşemdi.

I want to show you a spectacular view. - Sana muhteşem bir manzara göstermek istiyorum.

She's really gorgeous. - O gerçekten muhteşem.

The gorgeous cake made my mouth water. - Muhteşem kek ağzımı sulandırdı.

That museum has a superb collection of Celtic era cultural artifacts. - Bu müze Kelt dönemi kültürel eserlerinin muhteşem bir koleksiyonuna sahiptir.

You have superb English. - Muhteşem İngilizcen var.

It is a stupendous project. - Bu muhteşem bir proje.

We had a glorious time at the seaside. - Biz deniz kenarında muhteşem bir zaman geçirdik.

This is certainly a glorious day. - Gerçekten muhteşem bir gün.

Some Whites seek more imperial solutions. - Bazı Beyazlar daha muhteşem çözümler aramaktadır.

You've done a magnificent job. - Muhteşem bir iş yaptın.

This magnificent cathedral dates back to the Middle Ages. - Bu muhteşem katedral orta çağlara kadar dayanır.

Tom had a really great time. - Tom gerçekten muhteşem zaman geçirdi.

You've been a great help. - Muhteşem bir yardımcısın.

Tom explained the situation superbly. - Tom durumu muhteşem şekilde açıkladı.