Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
- We opposed his plan to build a new road.
Tom plana karşı çıktı.
- Tom opposed the plan.
Kırmızı yeşilin aksine bir tehlike işaretidir.
- Red, as opposed to green, is a sign of danger.
Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
- He's opposed to racial discrimination.
Onun söylediğine karşıyım.
- I'm opposed to what he said.
Düşmana karşı koymak onların kahramanlığıydı.
- It was heroic of them to oppose the enemy.
Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.
- I'm sorry, but I am opposed to this project.
Onun söylediğine karşıyım.
- I'm opposed to what he said.
Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
- He's opposed to racial discrimination.
Ben bu fikre karşı çıkmalıyım.
- I have to oppose this idea.
... I'm opposed. I'd get rid of it. That's not an energy strategy for the future. ...
... in which we have the opportunity to start bringing down cost, as opposed to just ' ...