Let's agree to share in the profits.
- Karı paylaşmada anlaşalım.
Not all Americans shared Wilson's opinion.
- Bütün Amerikalılar Wilson'un görüşünü paylaşmadı.
Everyone should discover for themselves the happiness of sharing.
- Herkes kendisi için paylaşmanın mutluluğunu araştırmalı.
I don't mind sharing my table.
- Ben benim masamı paylaşmayı kafama takmam.
You have to share the cake equally.
- Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
Do you want to share my dessert with me?
- Tatlımı benimle paylaşmak ister misin?
He had to share the hotel room with a stranger.
- Bir yabancı ile otel odasını paylaşmak zorunda kaldı.
Do you want to share my dessert with me?
- Tatlımı benimle paylaşmak ister misin?
Fadil was making an effort to share Layla's passions.
- Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.
The children shared a pizza after school.
- Çocuklar okuldan sonra bir pizzayı paylaştılar.
Personal life of Larry Ewing was shared in a website.
- Bir web sayfasında, Larry Ewing'in özel hayatı paylaşıldı.
What happened to the girl you were sharing the bedroom with?
- Yatak odanı paylaştığın kıza ne oldu?
We're sharing your work.
- Biz işini paylaşıyoruz.
Personal life of Larry Ewing was shared in a website.
- Bir web sayfasında, Larry Ewing'in özel hayatı paylaşıldı.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.