Tom bir tanıtım dublörü olarak onu yaptı.
- Tom did it as a publicity stunt.
Biz herhangi bir kötü tanıtım istemiyoruz.
- We don't want any bad publicity.
Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük reklam kampanyası.
- This is the biggest publicity stunt I've ever seen.
O sadece ucuz bir reklam kampanyası.
- That's just a cheap publicity stunt.
Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük reklam kampanyası.
- This is the biggest publicity stunt I've ever seen.
O sadece ucuz bir reklam kampanyası.
- That's just a cheap publicity stunt.
Tom'un şöhretten nefret ettiğini duydum.
- I heard Tom hates publicity.
Kale restore edildi ve halka açık.
- The castle has been restored and is open to the public.
Halka açık yerleri temiz tutalım.
- Let's keep public places clean.
Çok hijyenik olmadıkları için umumi tuvaletleri kullanmayı reddediyorum.
- I refuse to use public restrooms, as they are very unhygenic.
Bu binada bir umumi tuvalet var mı?
- Is there a public toilet in this building?
Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
- Everyone has the right of equal access to public service in his country.
Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.
- Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
Bu binada genel tuvalet var mı?
- Are there public restrooms in this building?
Belediye başkanı genele hitap etti.
- The mayor addressed the general public.
Çevrimiçi yaptığın bir şeyin aleni olduğunu varsaymalısın.
- You should assume that anything you do online is public.
Bir veri yapısının tüm bileşenleri varsayılan olarak herkese açıktır.
- All the elements of a data structure are public by default.
Bir hayran sayfası her zaman herkese açıktır.
- A fan page is always public.
Çiftler burada halk içinde genellikle el ele tutuşmazlar.
- Couples don't usually hold hands in public here.
Tom halk içinde konuşmayı sevmez.
- Tom hates speaking in public.
Kamusal alanda onunla dalga geçmek iyi değil.
- It is not good to ridicule him in public.
Avrupa'da kamusal alanın yokluğu gitgide daha fazla hissediliyor.
- The lack of a public sphere in Europe is being felt more and more keenly.
Japon mali otoriteleri ekonomik yönetimlerinde ulusal güveni yenilemek için önlemleri tartıyorlar.
- The Japanese fiscal authorities are weighing measures to restore public confidence in their economic management.
Bu ulusal hazine yılda yalnızca bir kez halk tarafından görülebilir.
- This national treasure can be seen by the public only once a year.
Despite much pre-publicity the film was not a success.
Lütfen halka açık yerlerde sigara içmekten imtina edin.
- Please refrain from smoking in public places.
Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.
- Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
Lütfen halka açık yerlerde sigara içmekten imtina edin.
- Please refrain from smoking in public places.
Bu bahçe halka açıktır.
- This garden is open to the public.
Her yerde insanlar dünya barışına adanmış kamu liderleri için özlem duyuyorlar.
- People everywhere yearn for public leaders dedicated to world peace.
Durrani continues to receive awards and recognition overseas for her courage, although within her own country she is branded an opportunist and publicity-hound.
Bush and Blair stand condemned by their own publics and face imminent political extinction.
The TSA has been getting a lot of ink lately.
He is used to speaking in public.
- He's used to speaking in public.
He's used to speaking in public.
- He is used to speaking in public.
... used for people who care about publicity, who care about ...