My house is fully insured.
- Evim tam sigortalıdır.
It's a good thing you're insured.
- Sigortalı olman iyi bir şey.
We must've blown a fuse.
- Sigortayı attırmış olmalıyız.
The short circuit blew a fuse.
- Kısa devre bir sigortayı patlattı.
Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected.
- Sigorta bize içinde yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlatıyor; biz hastalanabiliriz ya da beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz.
Can I use my medical insurance?
- Sağlık sigortamı kullanabilir miyim?
He insured himself for a rainy day.
- O kötü bir gün için kendini sigortalattı.
I'd like to insure this, please.
- Bunu sigortalamak istiyorum, lütfen.
Tom is no longer covered by his parents' health insurance.
- Tom artık ebeveynlerinin sağlık sigortası kapsamında değil.
The insurance covers everything here.
- Sigorta buradaki her şeyi kapsar.