Hepiniz benzer şekilde davranıyorsunuz.
- All of you behave similarly.
Esperanto: Avrupa veya Asya dili denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu.
- In his essay Esperanto: European or Asiatic language Claude Piron has shown the similarities between Esperanto and Chinese, thereby putting to rest the notion that Esperanto is purely eurocentric.
Modern köprüler şekil olarak benzer.
- Modern bridges are similar in shape.
Endonezya ve Polonya bayrakları arasında benzerlikler vardır.
- There are similarities between the Indonesian and Polish flags.
Etnik guruplar arasındaki bazı benzerlikler nedir?
- What are some similarities among ethnic groups?
NASA Galileo'nunkine benzeyen jeneratörler taşıyan 22 uzay uçuşunun üçünün kazayla sonuçlandığını söylüyor.
- NASA says three of 22 space missions that carried generators similar to Galileo's ended in accidents.
Tom kendine benzeyen insanları sever.
- Tom likes people similar to himself.
Lisa o kadar yeteneklidir ki kendisi için vida ve benzeri küçük nesneleri bile yapabilir.
- Lisa is so skillful that she can even make screws and similar small objects for herself.
Biz aslında oldukça benzeriz.
- We're actually quite similar.
O, muhtemelen iyi olacak.
- It is likely to be fine.
Tom ekonominin muhtemelen iyileşeceğini düşündüğünü söyledi.
- Tom said that he thought the economy was likely to get better.
Bu gece soğuk olması muhtemel, bu yüzden ekstra bir battaniyeye ihtiyacın var.
- It's likely to get cold tonight, so you may need an extra blanket.
Evlerin bodrumlarının sorunları olması muhtemeldir.
- The basements of the houses are likely to have problems.
Bu neredeyse hiç uygun değil.
- That's hardly likely.
Tom Mary'nin hâlâ evde olduğunun olası olduğunu düşünmüyordu.
- Tom didn't think it was likely that Mary was still at home.
Tom Mary'ye büyük olasılıkla yarışı kimin kazanacağını düşündüğünü sordu.
- Tom asked Mary who she thought would be the most likely to win the race.
Hava tahmini göre tayfunun sahile yaklaşması muhtemeldir.
- According to the weather forecast, the typhoon is likely to approach the coast.
Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.
- I think that it likely that there was a major fault in the lookout.
Galiba bu kitabı okumaya sene sonuna kadar devam edeceğiz.
- We're likely to continue reading this book up to the end of the year.
Tom muhtemelen mantıklı olacaktır.
- Tom will likely be reasonable.
Tom muhtemelen mantıklı olacak.
- Tom is likely to be sensible.
Muhtemelen hangi takım kazanacaktır?
- Which team is likely to win?
Tom muhtemelen 2.30'dan önce varacaktır.
- Tom is likely to arrive before 2:30.
Bütün ömrümce buna müşabih şey görmedim.
- I haven't seen something similar my whole life.
Hepiniz aynı şekilde davranıyorsunuz.
- You all display similar behavior.
Aynı sorunlarla daha önce yüz yüze geldik.
- We've run into similar problems before.
Aynı yaklaşımı biz de sürdürüyoruz.
- We too have a similar approach.
The sisters dressed similarly.
... Similarly, at the top layer, we also need to think about ...